“Ve onlar ki, mallarını infak ettiklerinde israf da etmezler, cimrilik de etmezler. Bunun arasında orta bir yol tutarlar.” (Furkan: 25/67)
Bir ayette de şöyle buyurmuştur:
“(Zincire vurulmuş esirler gibi) elini boynuna bağlanmış kılma (cimri olma). Onu büsbütün de açma (israf da etme). Yoksa sonra kınanmış, yaptığına pişman olur kalırsın.” (İsra: 17/29)
Başka bir ayet de şöyledir:
“Akrabaya, hakkını ver, yoksula da, yolda kalmışa da. Ama saçıp savurma!” (İsra: 17/26)
Böylece de akrabaya, hakkını ver, yoksula da, yolda kalmışa -tutma yönünden- onların haklarına inhiraf etmeyi men etmiştir. Savurma yönünden de saçıp savurmayı da yasak etmiştir. Nitekim Allah’ın (c.c.) rızalığı ifrat ve tefrit arasında bulunmakladır. Bu yüzden de bu ümmet ümmetlerin vasatı (ortası)dır. Kıblesi de iki tane inhiraf olmuş (sapıtmış) kıblenin ortasında bulunan bir kıbledir. Nitekim orta olan her zaman kendi etrafını korumaktadır. İkisin de ihlal etmek daha çabuk olmaktadır. Tıpkı şairin dediği gibi:
“Hadiseleri kapsayan korunmuş bir orta yol oldu.
Öyle ki (kendi) tarafı da oluşmuş oldu.”
Muhakkak ki Rabb Teala’nın şeriatı ve taktiri tüm işlerin hayırlı olanının ortası olduğunda ittifak etmişlerdir. Onların: “Sahabelerin, Resulullah’ın (s.a.v.) sesini, kıraatini sevmeleri, onun namazı uzattığı ihtimalini vermektedir. Bununla da bir zorluk görmemekteydiler. Allah’ın (c.c.) bana verdiği ömrüm hakkı için diyorum ki, durum gerçekten de zikrettikleri gibidir. Bilakis sahabelerin, Nebi (s.a.v.)’yi sevmeleri, onların nefislerini ve mallarını onun önünde bezl etmeye taşımıştır. Hatta onun kerim olan nefsiyle onların nefislerinin korunması da söz konusu husule gelmektedir. Kendileri onun önünde ölüme gitmiş, seven de sevilenin rızalığına ilerlemiştir. Allah’ın (c.c.) bana verdiği ömrüm hakkı için derim ki; ondan sonra kıyamet gününe dek ona tabi olma durumu, onların hiç bir kınayıcının kınamasından korkmadan onun sünnetlerine tabi olmalarını sağlamaktadır. Onlar aynı zamanda hiçbir azarlayıcının azarlamasından da imtina etmezler. Nitekim onlar Nebi (s.a.v.)’nin getirdiklerine ve ona tabi olmayı üstlenmişler, kimsenin kınamasını aldırış etmemişler kimseden çekinmemişler, cahillerle mücadele etmişlerdir. Nitekim o cahillerde Resulullah’ın (s.a.v.)’in sünnetine bedel (karşılık) olarak kendi adamlarının görüşlerine uymakta, onlara sımsıkı sarılmakta, bir defa da olsa yollarından şaşmazlar. Kuran ve sünnetin nasslarında buna arz etmekle, sultana ordunun arz edilişi gibi bir (tavır) takınmaktadırlar. Onlara muvafık (denk) olanı kabul ederler. Muhalif gelenleri ise birçok tevil türleriyle red edercesine bir yol izlerler. Bazen: “Bunun zahiri metruktur” demişler, bazen de: “Bu sözün kim tarafından söyleneceği meçhuldür” demişler, bazen de: “Bu mensuhtur”, bazen de: “Bizim tabi olmuş eserimiz bunlardan daha ilimlidir” demişlerdir, onlara muhalif gelenler de, onun sahih hadimsleri olup, onların muhalefet ettiklerini göstermektedir. Böylece de bu fırkanın tabi olması zor gibi olmuş, onun (s.a.v.) sünnetine yaklaşmak hususunda, onlar dönüp dolaşıp (yan çizmekte)dir. Onların gözlerinden kerim olan şahısları kaçacak olsa onun görüşlerinin dosdoğru hidayet üzerinde olduğuna da şahitlikten çekinmezler.
(NEBİ(S.A.V.)NAMAZININSIFATI(ŞEKLİ)HAKKINDA)FASILA
Şimdi Nebi (s.a.v.)’in kıbleye dönüşü ile başlayan ve “Allah’u Ekber”, deyip selam vermesine de namazının siyakı ve açıklamasını, sen gözlerinle, kıldığına şahitlik ediyormuşcasına belirteceğiz. Sonra da dilediğin gibi kendine pay çıkar!.
Resulullah (s.a.v.) namaza kalktığı zaman kıbleye dönerdi326, namazgahında durur, iki elini kulak uçlarına kadar uzatır327 parmaklarını kıbleye doğru yönlendirir ve “Allahu Ekber” deyip başlardı. Bundan önce de: “Ben filan filanca namazı, filanca imamın arkasında, Allah için şu vakitte dört rekatlık farz olarak vs. eda etmeye niyet ettim” demezdi:Aynı zamanda namazının ne öncesinde ve ne de sonrasında bununla ilgili, namazın hiçbir yerinde bir kelime bile söylememiştir. Nitekim sahabeleri, onun namazdaki hareket, sukunet ve heyetinden de rivayetler nakl etmişlerdir. Onun sakallarının hareket etmesini bile nakl etmişlerdir. Hatta namazda bir defasında kızının kızını da taşıdığı bile olmuştur. Bunları bile nakl etmişler ihmale gitmemişlerdir. Öyleyse namazın başından sonuna dek zikredilen bu önemli konunun -ki bu namazın girişindeki bir şiardır- nakledilmemesi, bunun terk edilmesi nasıl görüşlerini birleştirecek?
(326) Namaza durulduğu zaman kıbleye; kabeye dönmek bütün cumhur alimlerinin çok büyük çoğunluğuna göre farz oluş bu mutevatir olarak (s.a.v.)’den gelmiştir. Buna şu ayet delalet etmektedir: “Yüzünü mescidi haram tarafına çevir. Hadiste, “namazı unutan” hadisinde geçmişti.
(327) Müslim: 391, 26 Namaz’da: Omuzlara dek iki elin kaldırılmasının müstehaplığı babında...: Ebu Davud: 745 namazda: Namazın başlangıcı babında: Nesei: 2/122 iftitahda: Kulak uçlarına dek iki elin kaldırılması babında: 2/182. İftitah bölümünde, ruku için iki elin kulak memelerinin hizasına dek kaldırma babında; ibni Huzeyme: 480’de rivayet ettiler.
Ömrüm hakkı için: Eğer bu konuda bir kelime bile söylediği (niyette) sabit olmuşsa elbetteki ona ilk uyacak biziz, ona gidecek olanlar da biziz. Sonra da sağ eliyle sol elini tutar mufassalının üzerine koyar328 sonra da göğüsüne koyup sonra da şöyle derdi: “Subhaneke, allahümme baid beyni ve beyne hataya ya kema ba atte, beynel meşrila vel meğribi. Allahumme nekkini min hatayaya kema yunekki es-Sevbul Ebyadu mined denesi. Allahumme. İğsil hataya ya bil-mai ves-Selci vel-Beredi.”329 Bazen de şöyle derdi: “Veccehtü vechiye lillezi fataras-Semavati vel-Ardi hanifen muslimen ve ma ene minel muşrikin. İnne salati ve nusuki ve mahyaya ve mamati lillahi rabbil alemin? La şerike leh ve bizalike umirtu ve ene evvelül müslimin. Allahumme entel melik la ilahe illa enle ve ene abduke, zalemtu nefsi ve tereftu bizanbifeğfirli zunubi cemian, la yeğfiruz. Zunube illa enle vehdini li eh senil ahlak, la yehdi li ehseniha illa ente. Vesrif anni şeyyi eha, la yesrifu anni şeyeeha illa ente.Lebbeyke ve sadeyke. Vel hayru kulluhu fi yeeyk veş-Şerru leyse ileyke. İnna bike ve ileyke. Tebarekte ve Tealeyte, Esteğfiruke ve Etubu ileyke”330 Lakin bu duayı onun gece namazında okuduğu rivayet olunmuştur. Bazen de şöyle derdi: “Allahu Ekber. Allahu Ekber Kebiran, Vel Hamdulillahi Kesiran Vel Hamdulillahi Kesiran, ve subhanellahi bukreten ve asilen”331 Bazen de; “Allahu Ekber, AllahuEkber, La ilahe illa ente, La ilahe illa ente subhanellahi ve bihamdihi subhenellahi ve bihamdihi” derdi. Sonra da: “Euzu Billahi ve bi hamdih” derdi. Sonra da: “Euzu billahi mineş-şeytanirracim” der, bazen de: “Euzu billahi mineş-şeytanir racim min nefhihi ve nefesihi ve hemzihi”332 Bazen de: “Allahumme inni euzu bike mineş-şeytair-racim ve hemzihi ve nefhihi ve nefesihi”333 derdi.
(328) Ebu Davud: 757 Namaz’da: Namazda sağı solun üzerine koymak babında: Nesei: 2/126 iftitahda; namazda sağı solun üzerine koymak babında: İbni Huzeyme 480 namazda sağ elin içini sol elin dışına koyma, kolla bilek hepsini koyma babında rivayet etiler.
(329) Manası: “Allah’ın seni tenzih ederim. Allah’ım! Doğu ile batıyı nasıl ayırmışsan, beni de hatalarımla ayır. Allah’ım! Beyaz bir elbiseden (siyah) bir kiri temizlediğin gibi beni de hatalarından temizle, koru. Allah’ım! hatalarınımı su, kar ve dolu ile temizle, yıka.” Mütercim.
Ebu Davud: 759 Namaz’da: Namazda sağı solun üzerine koymak babında: İbni Huzeyme: 479 Namazda, kıraate başlamadan önce sağı solun üzerine namazda koyma babında; Ebu’ş Şeyh’de bunu Tarihu’l isbahan’da: 125 rivayet etmiştir.
(330) Manası: “Yüzümü müslüman ve hanif olarak semavatı ve yeri yaratana çevirdim. Ben müşriklerden değilim. Şüphesiz ki namazım, ibadetlerim, yaşamam ve ölümüm alemlerin Rabbi olan Allah’adır. O’nun ortağı yoktur. Ben böylece emrolundum ve ben müslümanların ilkiyim. Allah’ım!Sen meliksin senden başka hiçbir ilah yoktur. Bende senin kulunum. Nefsime zulm ettim. Günahlarımı itiraf ettim. Öyleyse benim bütün günahlarımı bağışla. Senden başka günahları bağışlayan yoktur. Beni en güzel ahlaka ulaştır. Ancak en güzeline sen ulaştırırsın. Günahlarımı da benden uzaklaştır. Senden başka günahları uzaklaştıracak yoktur. Lebbeyke, senin emrine amadeyim. Hayırın hepsi iki elindedir. Şerr ise sana değildir. (senden değildir). Biz senden geldik, sana döneceğiz. Sen mübarek ve yüce olansın. Senden bağış istiyor, tevbe ediyorum sana.” Mütercim.
Buhari: 744, Ezan’da: Tekbirden sonra ne der babında; Müslim: 598 mesacidde: İhram tekbiri ve kıraat arasında neler de babında; Ebu Davud: 781 Namaz’da: İftitah sırasında sekte babında. Nesei: 2/128-129 İftitah’da: Tekbir ve kıraat arasındaki babda rivayet ettiler. Hafız dedi ki: 2/230: “Bu Hanefilere hilaf olarak namazda Kuran’ın dışında da dua etmenin cevazını göstermektedir. Aynı zamanda bu dua ubudiyyeti izhar etmek için resulullah (s.a.v.)’den de mubalağalı bir yolla olmuş bir duadır. Baıları da: “Ümmetime öğretme yolu ile olan bir duadır” da demişlerdir.
(331) Manası: “Allahu Ekber, Allahu Ekber o büyük, çokça hamd O’nadır, çokça hamd O’nadır. Gece ve gündüz (her zaman) onu tenzih ederim.” Mütercim.
Müslim: (771) Misafirlerin namazında: Gece namazı ve kıyamındaki dua babında: Ebu Davud: 760 Namazda; namaz (hangi) dua ile açılır babında; Nesei: 2/130 iftitahda: Tekbir ve kıraat arasında zikir ve dua etmek hakkında başka bir tür babında rivayet etmişlerdir.
(332)Manası: “Şeytanın şerrinden Allah’a (c.c.) sığınırım. Onun (şeytanın) üfürmesi, nefesi ve hile sokmasından da sığınırım.” Mütercim.
Ahmed: 4/80 ve 85. Ebu Davud: 764 Namaz’da: Namaz (hangi) dua ile açılır babında: İbni Mace: 807 namazın ikamesinde: Namazda Allah’a (c.c.) sığınma babında rivayet ettiler. İbni Hibban; 443 sahihlemiştir. Hakim: 1/235’de rivayet etmiş Zehebi de onaylamıştır. Hadis sahihtir.
(333) Manası: “Allah’ım! Ben sana şeytanın şerrinden sığınırım. Şeytanın hile, nefesi ve üfürmesinden de yine Allah’a (c.c.) sığınırım.” Mütercim.
Ebu Davud: İbni Mace, Darekutni rivayet etmiş, Hakim sahihlemiş, Zehebi de onaylamıştır. İbni Hibban’da sahihlemiştir. Hadis sahih bir hadistir.
Sonra da Rasulullah (s.a.v.) Fatihatul Kitabı (Fatiha suresini) okurdu.334 Şayet namaz cehri (sesli okunan bir) namaz ise kıraati onlara dinlettirirdi. O (s.a.v.): “Bismillahirrahmanirrahim” demeyi de cemaate işitirmezdi.”335 O’nun Rabbi (c.c.) onun okuyup okumadığını en iyi bilendir. Nebi (s.a.v.) ayetleri teker teker okurdu. Sonra da: “Rabbil alemin” ayetinde durur (beklerdi). Sonra da “Maliki yevmid-Din” ayetini yavaşca ve tertil üzere okurdu. Rahman lafzını ve Rahim lafzını çeker idi. “Maliki yevmid-Din” ayetini de elifli okurdu. Sureyi bitirdiği zaman da, amini seslice söylerdi, sesini de bununla çekerdi, yükseltirdi.336 Arkasındakiler de mescid inleyene dek seslice çekerlerdi.337
(334) Buhari: 2/200 Namazın sıfatında: Kıraatın vavibliği babında; Müslim: 394 Namazda, her rekatta Fatiha’yı okumanın vucubiyeti babında; Ebu Davud: 822 Tirmizi: 247; ibni Mace:837, Nesei: 2/137, 138’de rivayet ettiler.
(335) Buhari: 2/188 namazın sıfatında. Tekbirden sonra ne der babında. Lafzı ise şöyledir: “Nebi (s.a.v.), Ebu Bekir ve Ömer (r.a.) namazı: “Elhamdulullahi Rabbil Alemin” ile açarlardı: Tirmizi: 246’da rivayet etmiş ona göre de: “Kıraat” lafzı “namaz”a bedel gelmiştir. Kendisi “Osman” lafzını da ziyade etmiştir. Müslim: 399 namazda besmele sesli okunmaz diyenin delili babında rivayet etti.
(336) Tirmizi: 248 Namaz’da: İmamın arkasında temin (amin) demek babında rivayet etti: İsnadı sahihdir. Bunu hafız “Telhis” adlı eserinde; 90 zikretmiş, nisbetini de Darekutni, ibni Hibban’a; Süfyan-ı Sevri yolu ile belirtmiştir. Senedi de sahihtir” demiştir, Nesei: 2/122; ibni Hibban: 462’de rivayet ettiler.
(337) İsnadı zayıftır. Bunu Şaafi “Sünen’in”de: 1/76’da rivayet etmiştir. Hadisin senedinde Müslim bin Halid ez-Zenci vardır. Kendisinde çokça vehm bulunmaktadır. İbni Cüreyc de bu senedde bulunmaktadır. Kendisi de müddelis olup ananesi mevcuttur.
Kendilerinden (s.a.v.)Fatiha ile bir surenin kıraati arasında susmuş (sekte yapmış) mıdır yoksa kıraatten sonra hepsinde mi sekte yapmıştır? konusu ile ilgili gelen rivayetlerde ihtilaf edilmiştir. Yunus dedi ki: “Hasan’dan ve Sumure’den gelen (rivayetle) iki tane sekteyi ezberledim: İmamın tekbir getirmesiyle ta ki okuması bitince, ruku anındaki sektesi. Nitekim bunu Ubey bin Kab’da tasdik etmiştir.338
(338) Ebu Davud: 777 namazda: İftitah anında sekte babında rivayet etti. Hadis sahihtir.
Yunus Esas el-Hamrani de Haran’dan rivayetle muvafakat etmiş ve şöyle demiştir. “Namazı açtığı zaman sekte yapması ve kıraatin hehpsini bitirdiği zaman ki sektesi (durması)’dır.339 Katade de bu ikisine muhalefet edip şöyle demiştir: “Hasan’dan rivayette; Semra bin Cündab ve İmran bin Husayn müzakere ediyorlardı. Sonra, Resulullah (s.a.v.)’den iki tane sekteyi ezberlediğini anlatmıştır: Tekbir getirdiği vakitleri duruşu (sektesi) ve: “Gayril mağdubi aleyhim veladdallin” ayetinin kıraati bittiği zaman ki sektesi. Sadece bu ikisi mevcuttur.” Nitekim bunu Semra ezberlemiş, onu da İmran bin Husayn karşı çıkmıştır. Her ikisi de bu konuda Ubey bin Kab’a mektup yazmışlardır. Onun bu kitabında (mektubunda) da Semra’nın şüphesiz ezberlediği yazılıydı.”340
(340) Ebu Davud: 729 Namaz’da: İftitah anında sekte babında; ibni Mace: 844 namazın ikamesinde: İmamın iki sektesi babında: Tirimizi: 251 namazda: Namazda iki sekte hakkındaki babda rivayet etti. Dedi ki: “Bu Semra’nın hadisi hasen bir hasendir.”Alkame Ahmed Şakir: “Tirmizi’nin Süneni’ne” yaptığı Lalikinde: 2/31: “Bu hades sahihtir” Ravileri de sikadırlar. Tirmizi bunu hasen saymıştır. Semra’dan Hasan’ın işitmesindeki ihtilaftan dolayı. Nitekim bu konuda önceden konuşmuştuk. 182”deki hadisin şerhinde ondan işitmesini de sabit kılmışmtık. Tirmizi’de Semra’dan Hasan’ın birçok hadisini, birçok yerlerde sahihlemiştir.
Kab’da aynı zamanda şöyle de demiştir: “Hasan’dan ve Semra’dan (rivayetle) ki tane Resulullah’dan (s.a.v.) sektesini ezberledim. Kendileri namaza durunca ve kıraatleri bitince.” Kendisi devamla da: “⁄ayrilmağdubi aleyhim veladdallin” demiştir.341
(341) Ebu Davud: 780 Namaz’da: İftitah anında sekte babında rivayet etti. İbni Hibban’da: 448’de sahihlemiştir.
Dolayısı ile hadisler sadece iki tane sektesinin olduğunda ittifak etmişlerdir: 1. başlangıç duruşu (sektesi) ve hakkında ihtilaf edilen sekte. Fatiha’nın okunmasından sonradır diyen Katade’dir. Semra’da buna ihtilafta bulunmuştur. Bazen bunu der, bazen de “kıratten sonradır sekte” der. Yunus ve Eşas’ın bütün kıraatlerin bitmesinden sonradır sekte demelerinde ihtilaf edilmemiştir. İşte bu iki rivayetin en tercihe şayen olanıdır. Allah (c.c.) en iyisini bilir. Dolayısı ile Nebi (s.a.v.)’den, Onun -ta ki arkasından birisi okuyana dek- Fatiha suresini okudukları sonra susması ile ilgili sahih ve zayıf bir rivayet nakl edilmiş değildir. Nitekim gördüğün gibi sükutu ile ilgili sadece bu ihtilaflı hadis mevcuttur. Şayet burada Fatiha suresini okumaya kavuşacak uzun bir sekte ile durmuş olsa idi bu sahabelere gizli olmazdı. Nitekim bunu bilmeleri ve nakl etmeleri iftitah sektesinden daha önemlidir.
Nebi (s.a.v.) bundan sonra da, bazen uzun, bazen kısa ve bazen de az önce hakkında hadisleri geçtiği gibi orta (mutevassıt) olarak okurdu.342 Kendileri surenin ortasından başlamazlardı, sonundan da öyle. Kendileri (s.a.v.) surenin başından okurlar, bazen tamamını -bu da çoğunlukla yapmış olduğudur- bazen de bir kısmını okur bir kısmını da ikinci rekatta tamamlardı. Kendisinin bir surenin her ayeti ya da sonunu okuduğu rivayet olunmamıştır. Ancak sabah namazının sünneti hariç. Çünkü Nebi (s.a.v.) şu iki ayette burada namazını kılmıştır: “Gulu: Amenna billahi ve ma unzile ileyna” ayetini (Bakara: 2/136) ve: “Gul ya ehlel kitabi tealev ila kelimetin sevain beynena ve beynekum..”(Ali imran: 3/64) ayetini okumuştur.”343 iki rekatta da bir sureyi okuduğu olmuştur. Bazen de sureyi ikinci rekatta iade ederlerdi. Bazen de iki sureyi bir rekatta okurlardı. İlkine gelince; Aişe (r.a.)’nin şu kavlinde olduğu gibidir: “Nebi (s.a.v.) “Akşam namazında Araf’ı okurdu. Bunu da iki rekatta ayrırdı.344 İkincisine gelince bu da sabah namazındaki iki rekatta da; “iza zulziletil..” suresini okumasıdır.345
(342) Bak: “Kıyamda okuma miktarı faslına” sf: 151-157. Bu geçmişti.
(343) Müslim: 728, Misafirlerin namazı bölümünde: sabahın iki rekatlık namazın müstehaplığı babında; Ebu Davud: 1259. Namaz’da: Namazın tahfifi babında; Nesei: 2/155 iftitahda: Akşam namazında “Elif lam mim sad” ile okuma babında rivayet etti. Hadis hasendir.
(345) Ebu Davud: 816, Namaz’da: Kişi iki rekatta bir sureyi iade ederse babında rivayet etti. İsnadı sahihtir.
Bu iki hadisde “sünenlerde” bulunmaktadır.
Üçünçüsüne gelince; bu da ibni Mesud’un şu kavli gibidir: “Ben Rasulullah’ın (s.a.v.) aralarını yakınlaştırdığı nazairleri (benzerleri) biliyorum” dedi ve kendisi bir rekatta olmak üzere iki sureyi, mufassallardan yirmi tane sureyi zikretti. “Bu hadis” sahihayn”da bulunmaktadır.346 Nebi (s.a.v.) sabahın kıraatini uzatırdı. Diğer namazlara nazaran bunu daha çok uzatırdı. Ondan rivayet edildiğine göre de o mukim iken en kısa okuduğu “kaf” ve benzer surelerdir.”347 Kendileri kıraati sabah namazında, akşam yatsının da ilk iki rekatinde sesli okurdu. Bunların dışındakilerde ise sessiz okurlardı. Bazen de kıraati sessiz okuduğu halde işittirdiği de olmuştur.348 Kendileri cuma günün sabah namazında “Elif lam mim. Tenzil; secde suresini ve “Hel eta” suresini tamamı ile okurlardı.”349 Bu ikisinden birisini kısaltmamış ve birisinin bir kısmını birisinin de bir kısmını sadece okumada bulunmamıştır.
(346) Buhari: 2/214, 215. Namazın sıfatında: Bir rekatta iki sureyi cem etme babında ve sonları ile okuma babında. Aynı zamanda Kuran’ın faziletleri bölümünde: Kuran’ın telifi babında Müslim: 822 misafirlerin namazında; Kıraatın tertih babında; Ebu Davud: 1396. Namaz’da: Kuran’ın hizip hizip okunması babında; Nesei: 2/175, 176 İftitah’da: Bir rekatta iki sureyi kıraat eyleme babında; Tirmizi: 602. Namaz’da: Bir rekatta iki surenin okunması ile ilgili zikrolunanlar babında rivayet ettiler.
(347) Sf: 153’de geçti.
(348) Sf: 157’de geçti.
(349) Sf: 188’de geçti.
(349) Sf: 188’de geçti.
Cuma namazında Cuma suresi ve Münafıkun suresinin tamamını okumuşlardır.350 Sonlarını da kısaltmamışlardır. nebi (s.a.v.) bazen “A’la” ve “⁄aşiye”351 surelerini okurdu. İki Bayram namazlarında da “kaf” “İbtere betis- saab sureisin tamamı ile okurlardı.352 bunu da sonlarını kısaltmamışlardır. Nebi (s.a.v.) bazen “Ala” ve “⁄aşiye”351 surelerini okurdu iki bayram namazlarında da; “kaf”, “ikterebetis-Saah” suresini tamamı ile okurlardı.”352 Bunun da sonlarını kısaltmazdı. Gizli okunan namazlarda bazen secde ayeti olan bir sureyi okur secde eder arkasındakiler de secde ederlerdi. Öğle namazında da: “Elif lam mim tenzil” secde suresi kadar353 ya da takriben otuz ayet kadar okurdu.354 bazen de burada “sebbihisme Rabbikel ala” ve “Elleyli iza yeğşa” ve “Essemai zatil buruc” ve benzer sureleri okurdu.”355 bazen de Nebi (s.a.v.), “Lokman” ve “Ez-Zariyat” surelerini okurlardı.356 Kendileri ilk rekatta kalkarlardı. Ayak adımlarının sesini kimsenin duymaması da bundandır.357 Aynı şekilde kendileri (s.a.v.) bütün namazlarda ikincisine nazaran ilk rekatı uzatırdı. İkindi namazında ilk iki rekatındaki kıraati de her rekatteki onbeş ayet kadar idi.358
(351) Tahrici: sf: 158’de geçti.
(352) Müslim: 891. İki bayram da iki bayram namazında neler okunur babında: Muvatta: 1/180 iki bayram bölümünde: İki bayram namazında tekbir ve kıraat hakkında gelenler babında; Ebu Davud: 1154. Namaz’da: Kurban ve ramazan bayram namazlarında ne okunur babında; Tirmizi: 534 namazda: İki bayram namazındaki kıraatler babında; Nesei: 3/183 ve 184 iki bayram bölümünde: iki bayram namazında: “Kaf” ve “igterebat..” suresini okuma babında rivayet ettiler.
(353) Ebu Davud: 807. Namaz’da öğle ve ikindi namazlarında kıraatte neler takdir edilir. Babında rivayet etti. Hadisin senedinde umeyye vardır. Kendisi meçhuldür.
(354) Sf: 156’da geçti.
(355) Sf: 157’de geçti.
(356) Nesei: 1/163. İftiah bölümünde: Öğle namazının kıraati babında rivayet etti. Hadis hasendir. Bu geçmişti.
(357) Sf: 156’da geçti.
(358) Sf: 156’da geçti.
Akşam namazında ise bazen: “Araf” suresini359 bazen de “Et-Tur” suresini okurdu,360 bazen de: “El-Mürselat”,361 bazen de: “Ed-Duhan”362 suresini okurlardı.” Rivayet olunduğuna göre O’nun (s.a.v.) (akşam) namazında: “Gul ya Eyyuhel Kafirun” suresini ve: “Gul Huvallahu Ehad” suresini okuduğu sabittir.363 Bunu ibni Mace tek olarak rivayet etmiştir. Her halde bu hadisin ravilerinden birisi onun akşamın sünnetinde bu ikisini okuduğunu vehm etmiştir. Kendisi de akşamın sünnetinde ikisini okumuştur. Dedi ki: “Nebi (s.a.v.) bu iki sureyi akşam namazında (farzında) okumuştur ya da “sünnet” lafzı nüshadan düşmüştür. Allah (c.c.) en iyisini bilir. Yatsı vaktindeki namazda ise: “Vettini ve’z-Zeytuni”yi364 “İzas-Sema-unşekkat” surelerini okur, secde ederdi. Arkasındakilerinde hepsi birlikte secde etmişlerdir.365 Kendileri: “Eş Şemsi ve Duha ha” ve diğer sureleri okumuştur.”366 Nebi (s.a.v.) kıraati bitirince, nefsi yerine dönmesi için biraz duraksardı.367
(359) Sf: 154’de geçmişti.
(360) Sf: 154’de geçti.
(361) Sf: 153’de geçti.
(362) Sf: 154’de geçti.
(363) Sf: 166’de geçti.
(364) Sf: 154’de geçti.
(365) Sf: 155’de geçti.
(366) Sf: 155’de geçti.
(367) Sf: 197’de geçti.
(RUKU’NUNSIFATI) FASILASI
Sonra da Nebi (s.a.v.), tıpkı istiftah tekbirinde368 yaptığı gibi iki elini kulak memeleri hizasınıa dek kaldırırdı. İşte bu da, Ondan (s.a.v.) tıpkı rukuya gitmek için tekbir alma ile ilgili sahih hadiste belirtildiği gibi sahih olarak gelmiştir. Aynı zamanda burada ellerini kaldırmasını rivayet edenler, tekbir anında ellerini kaldırmadan daha çok rivayet etmektedirler. Sonra Nebi (s.a.v.): “Allahu Ekber” der, direk rukuya eğilirdi. İki elini de diz kapaklarına dayar temkinli (sağlamca) dizlerine dayanırdı. Parmak aralarını da açar, kollarını da yanlara dayandırmazdı. Sonra da dümdüz olur, başını da sırtı hizasınca eğerdi. Rükuda iken başını kaldırmaz, doğrultmaz, doğrultmazdı. Sırtını da dümdüz eder. (kambur etmezdi). Çekerdi, toplamazdı. Sonra da; “subhane Rabbiyel azim” derdi.”369 Ondan (s.a.v.) rivayet olunduğuna göre kendileri: “Subhane Rabbiyel Azim ve Buhamdihi”370 derdi. Ebu Davud: “Ben bu ziyadenin mahfuz olmadığından korkuyorum” demiştir.
(368) Sf: 194’de geçti.
(369) Ebu Davud: 886. Namaz’da: Ruku ve secde miktarı babında; Tirmizi: 261 Namaz’da: Ruku ve secdede tesbih babında rivayet ettiler. İsnadı zayıftır. Çünkü Aun bin Abdillah bin Ukbe, ibni Mesud’u görmemiştir. Hadisin isnadında yine İshak bin Yezid el-Hezli vardır kendisi meçhuldür. Lakin Tirmizi’nin rivayet ettiği Huzeyfe hadisi buna şahitlik eder; 262. Ebu Davud: 871; Nesei: 3/226. Gece namazı hakkında: Kıyam ve rukunun tesviyesi babında ve iftitahda: Bu kıyamda ne der babında; Müslim: 772 misafirin namazında rivayet ettiler.
(370) Ebu Davud 780 Namaz’da: Ruku ve secdesinde kişi ne der babında: Hadisin senedinde meçhul birisinin ziyadesi vardır. Lakin hadisin Darekutni de şahitleri vardır. İbni Mesud ve Huzeyfe hadisinden Ahmed ve Taberani’de de Ebu Malik el-Esari hadisi vardır. Böylelikle de hasen olmaktadır.
Bazen de bir kimsenin on defa tesbih çekmesi kadar beklerdi. bazen de bundan daha fazla beklerdi. Bazen de: “Subhanekallahümme (rabbena) ve bihamdik. Allahummeğfirli.”371 derdi. Bazen de: “Subbuhun Kuddusun Rabbul melaiketi ver-Ruh” derdi.”372 Bazen de: “Allahumme!leke Rekatu ve bike Amentu, veleke Eslemtu ve aleyke tevekkeltü, ente rabbi, haşae kalbi ve semi ve basari ve demi ve lehmi? ve azmi ve asabi lillahi Rabbil Alemin”373 derdi. Bazen de şöyle derdi: “Subhane zil ceberüti vel meleküti vel kibriyai vel azameti.”374 Onun rukusu uzatma ve hafif tutmada kıyamına münasib (aynı) idi. Bu başka hadislerde beyan edilmiştir.
(371) Buhari: 2/247 namazın sıfatında: Secde de tesbih ve dua babında Müslim: (484) namazda ruku ve secdede neler okunur babında; Ebu Davud: (877) Namaz’da: Ruku ve secdede neler okunur babında; Nesei: 2/219 İftitah’da, secdede dua babında rivayet etmişlerdir.
(372) Müslim: (487) namazda ruku ve secdede neler söylenir babında: Ebu Davud (872) Namaz’da: Kişi ruku ve secdesinde neler der babında; Nesei: 2/224 İftitah’da dua ve secdeden başka bir tür babında rivayet ettiler.
(373) Nesei: 2/191 iftitahda: Rukuda dua etmede başka bir tür (nev) babında rivayet etti isnadı sahihtir. Bu hadis Müslim’in rivayet ettiği uzun hadisten bir parçadır.
(374) Nesei: 2/191 İftitah’da: Rukuda dua etmede başka bir tür (nev) babında rivayet etmiştir. Hadisin isnadı sahihtir.
(RUKU’DANDO⁄RULMANINSIFATI)FASILASI
Sonra da Rasulullah (s.a.v.): “Semi Allahulimen hamidenh” deyip375 başını kaldırır ve tıpkı ruku da kaldırdığı gibi iki elini kaldırır376 kendisi ayağa doğrulunca: “Rabbena lekel hamd” der idi. Bazen de şunu okurdu: “Allahümme Rabbena velekel hamd. Miles-Semavatı ve milel ardi ve mile maşite min şeyin badu. Ehlus-senai vel-Mecd ehakku magalel abdu. Ve kulluna leke alaun. Allahümme La mania lima ateyte vela mutiye lima menate vela yenfeu zelceddi minekel-ceddu.377
(375) Müslim: 476 Namaz’da: Rukudan başını kaldırdığı zaman ne der babında: Ebu Davud: 846 Namaz’da rukudan başını kaldırdığı zaman ne der babında Tirmizi: 3541. Dualar bölümünde: Nebi (s.a.v.)’nin duaları babında rivayet ettiler.
(376) Buhari: 2/181 Namazın sıfatında ilk tekbirde elleri kaldırmak ve bununla beraber birlikte iftitah babında ve tekbir getirdiğinde ve ruku ettiğinde, kalktığında iki elin kaldırılması babında ve eller nereye kadar kaldırılır babında ve de iki rekattan kalkınca iki elin kaldırılması babında; Müslim (390) Namaz’da ihram tekbiri ile beraber ellerin omuz hizasına dek kaldırılmasının müstehaplığı babında: Muvatta: 1/75-76-77. Namazda: Namazın iftitahında Ebu Davud: (255) namazda: Ruku anında iki elin kaldırılması babında Nesei: 2/121, 122 rivayet ettiler.
(377) Müslim: 477 namaz bölümünde: Rukudan başını kaldırdığı zaman ne der babında rivayet etti. Duaların manaları geçmişti. Mütercim.
Bazen de buna: “Allahümme tahhirni bis-seki, velbe-radi vel mai baridi. Allahümme tahirni miez-zunüb vel hataya kema yunakka es-sevbu el-Ebyadu minel vesehi”378 demeyi eklerdi. Nebi (s.a.v.) bu rüknü öyle uzatırdı ki (dışarıdan) birisi: “Her halde unuttu” deyiverirdi kendileri gece namazında da: “Li rabbi el-Hamdu, Li Rabbi El-Hamdu” derdi.279
(378) Müslim: 446, 204’de rivayet etmiştir. Duaların manaları geçmişti. Mütercim.
(279) Ebu Davud: 874 Namazda: Ruku ve secdesinde kişi ne der babında; Nesei: 2/200, 231 namazda Ahmed: 5/398.
(SECDEYENASILKAPANILIRKONUSUHAKKINDA)FASILA
Sonra da tekbir getirir ve secdeye varır, iki elini de kaldırmazdı. Nebi (s.a.v.) iki dizini de ellerinden önce (yere) koyardı. Bunu bu şekilde rivayet eden Vail bin Hucr (r.a.)280 Enes bin Malik’dir.281 İbni Ömer’de O’ndan (s.a.v.), O’nun iki dizinden önce ellerini koyduğunu rivayet etmiştir. Bunda Ebu Hureyre’ye de ihtilaf etmiştir.282 “Sünen”de Nebi (s.a.v.) şöyle buyurmuştur: “Sizden biriniz secde ettiği vakit, devenin çöktüğü gibi çökmesin. İki dizinden önce ellerini koysun.”283
(281) Darekutni ve hakim rivayet etmiştir. Hakim: Hadis Buhari ve Müslim şartlarına göre sahihtir” demiştir. Beyhaki: “Bunu El-Ala bin Attar” tek başına rivayet etmiştir. Kendisi de meçhul birisidir.
(282) Hakim rivayet etmiş, sahihlemiştir. Zehebi’de onaylamış, ibni Huzeyme’de “sahih” adlı eserinde: 627 rivayet etmiştir. İsnadı da sahihtir.
(283) Ebu Davud: 840 ve 841 Namaz’da ellerden önce dizler nasıl koyulur babında Tirmizi: 269 namazda, secdede ellerden önce dizleri koyma hakkındaki babda, Nesei: 2/207 iftitah da rivayet etmiştir. İsnadı hasendir. Hafiz ibni Hacer: “Buluğul Meram” adlı eserinde: “Ebu Hureyre’nin hadisinin Vail hadisinden daha kuvvetli olduğunu” söylemiştir. “Sünni Tirmizi”de; 2/58 bu hadis hakkında talik yapan Allame Ahmed şakir şöyle demiştir: “Bu iki hadisin taliki hakkında alimlerin görüşlerinden zahir olan, Ebu Hureyre (r.a.)’nin sahih bir hadis olduğu ve Vail hadisinden daha sahih bulunduğudur. Bu aynı zamanda kavli bir hadis olup ameli hadisten daha tercihe şayendir. Bazı lafızlarda da “Sizden biriniz secde ettiği zaman devenin çöktüğü gibi çökmesin, iki dizinden önce ellerini koyun” buyurulmuştur. Bu apaçık bir delildir. Bununla beraber için de ibni Kayyim’inde bulunduğu bazı alimler: Bunu garib bir illetle talil etmeye yönlendirmişler bunun metninin raviye girdiği (karıştırdığını) sanmışlardır. Onun lafzının sıhhatidir. Sonra bu bazı zayıf hadislere de destekçi çıkmaktadır. Öyleki deve çöktüğü vakit dizlerinden önce ellerini koyar. Dolayısı ile deveye benzemeden nehy olayı husule gelmiştir. Yani ellerden önce dizleri koyup secde eder. Bu da doğru olmaz. Çünkü nehy ancak çöküp hızlıa yere atılmakta meydana gelir. Deve de bunun aynısını yapmaktadır. Ancak onun dizleri elleri olup ayaklarında olup ayak kısmı değildir. Bu nitekim: “Lisanı Arab” kitabında da belirtilmiştir: 1/417. İbni Kayyım’ın dediği gibi: Gramerciler bunu açıklamamıştır” demesi de doğru değildir. Bak: “Nebi (s.a.v.) namaz şekli” Nasruddin Elbani: 147’de Mekteb-i İslamiyye matbaasında.
Makberi’den rivayete göre Nebi (s.a.v.) şöyle buyurmuştur: “Biriniz secde ettiği zaman iki ellerinden önce dizlerini koymakla başlasın.”284 Nitekim Ebu Hureyre’nin rivayeti buna zıt düşmektedir. Vail ve ibni Ömer hadisleri de çelişmektedir. Bir kısım taife ibni Ömer’in hadisini seçmiş iken bir kısım taife de Vail’in hadisini tercih etmiştir. Bir taife de mensuh olduğuna hükmetmiş ve: “Önceden dizlerden önce eller koyulurdu. Sonra da öncelikle dizlerin koyulması ile nesh olmuştur” demişlerdir. Bu ibni Huzeyme’nin izlediği görüş olup, kendisi: “Delail” adlı eserde bunu zikredip: Secde de ellerin koyulmasını (öncelikle) mensuh olduğunu, iki elden önce dizlerin koyulması konusunda nesh eden olduğunu belirtmiştir. Sonra da İbrahim bin İsmail, O da Yahya bin Seleme bin Kubeyl’den, O da babasından, O da Seleme’den, O da Musab bin Sad’dan şu yolu rivayet etmiş ve: “Bizler dizlerden önce elleri koyardık. Şimdi ise ellerden önce dizleri koymakla emrolunduk”285 demiştir.
(284) Beyhaki: 2/100. İsnadında Abdullah bin Said El-Makberi vardır. Kendisi zayıftır.
(285) İbni Huzeyme “Sahihinde”: 628 rivayet etti. İsnadı gerçekten çok zayıftır. Çünkü İbrahim ve babası İsmail zayıftırlar. Hafız: “Feth” adlı eserinde: 2/291 bu rivayete işaret edip şöyle demiştir: “Ancak İbrahim bin İsmail bin Yahya bin Seleme bin Kuheyl O da babasından gelen etraftaki (rivayette) ikisi zayıftırlar.
Şayet bu hadis sabit olsaydı şifa (vesilesi) olurdu. Lakin Yahya bin Seleme bin kuheyl hakkında Buhari: “Onda münkerler vardır” demiştir. İbni Main’de: “O bir şey değildir. Hadisi de yazılmaz” demiştir. Nesei de: “Hadisi metruktur. Bu kıssa Yahya ve başkasının vehm ettiği bir kıssadır. Muhakkak ki bilinen ancak Musab bin Sad O da babasından gelen rivayet olup, dizlerden önce ellerin koyulmasındaki tatbikin nesh olduğunu belirtmiştir. Bu ravi de hıfz etmemiştir. “Dedi ki: “Mensuh olan dizlerden önce ellerin koyulmasıdır.”
Önce eller koyulur diyenler: “İbni Ömer’in hadisin sahih olarak gelmiştir. Bu Ubeydullah’dan O da Nafi’den gelen rivayettir” demişlerdir. İbni Ebi Davud dedi ki: “Bu hadis ehlinin görüşüdür. Onlar: -ki kendileri başlarından daha ilmi çok olanlardır-. “Bu kesin nakl olunandır. Bu sünnettir” demişlerdir. Bunu Medine ehli rivayet etmiştir. Onlar bu konuyu başkalarından daha iyi bilmektedirler.
İbni Ebi Davud şöyle demiştir: “Onların bu konuda iki tane senetleri vardır:
1. Muhammed bin Abdillah bin Hasan, O da Ebi Zinad’dan, O da A’reç’den, O da Ebu Hureyre’den gelen senet.
2. Ed-Deraverdi, O da Ubeydullah’dan, O da Nafi’den, O da ibni Ömer’den gelen senet.
Şöyle demişlerdir: “Vail bin Hucr hadisinin iki yolu bulunmaktadır. Bu ikisi de illetlidir. İkisinden birisinde şerikin tek başına rivayeti vardır. Darekutni dedi ki: “Onun tek başına rivayetinde kuvvetlilik bulunmamaktadır.”İkincisi ise; Abdulcebbar bin Vail O da babasından gelen rivayet. O da babasını işitmemiştir.”
Önce dizler koyulur diyenler şöyle demiştir: “Vail bin Hucr hadisi Ebu Hureyre ve ibni Ömer hadisinden daha sabittir.” Buhari dedi ki: “Ebu Zinad’ın, O da Arac, O da Ebu Hureyre’den gelen rivayetli hadisi buna mutaba kılınmaz. Çünkü Muhammed bin Abdillah bin Hasan vardır. Dedi ki: “Ebu Zinad’dan işitti mi işitmedi mi? bilinmemektedir.” Hattabi dedi ki: “Vail bin Hucr hadisi ondan daha sabittir.” Dedi ki: “Bazı alimler bunun mensuh olduğunu sanmışlardır. Bu yüzden de Tirmizi bunu hasenlememiştir. Garipsemiştir lakin bu hadis hasenlenmiştir. Dediler ki: “Ebu Hureyre hadisinde şüphesiz devenin çöktüğü gibi çökmeyin. Deve çöktüğü zaman dizlerinden önce ellerini indirmekle başlar” rivayetindeki bu nehy, “Dizlerinden önce ellerini koysun” rivayetine muvafık değildir. Bilakis onu nefy etmektedir. Bu açıklama da bunun mahfuz olmadığını gösterir. Belki de bunun lafzını bazı raviler karıştırmıştır.”
Dediler ki: “Bunun tercihliğine şu iki tane sonuç açıklaması delalet etmetedir:
1. Ebu Davud’un ibni Ömer’den rivayet ettiği hadis. Kendisi şöyle demiştir: “Rasulullah (s.a.v.) kişinin namazda ellerine dayanmasını nehy etmiştir.”Başka bir lafızda da: “Kişinin namazda kalktığı sıra elleriyle dayanmasını nehyetmiştir” demiştir.286 Şüphe yok ki dizlerinden önce ellerini koyduğu sıra mutlaka elleriyle dayanır. Böylelikle de bir nebze de olsa yere elleriyle dayanmış olur. Aynı zamanda secde ile bu itimad edişi (dayanması) kalmasındaki dayanmaya benzemektedir, eşittir. Dolayısı ile bundan nehy edince bunun benzeri böylece olmaktadır.
2. Namaz kılan huşulu olarak namazında okumasında, yalvarmasında iken yere en yakın yerde ilk önce durur. Sonra da üstünden bu (namaz huşusu) yükselir. Sonra da onun üzerinden yükselir. Ta ki en yüksek yere dek yükselir. Bu da yüzüdür. Kendisi secdeden başını kaldırınca öncelikle bundaki en yüksek olan yükselir. Sonra da altındaki, sonra da onun altındaki ta ki dizlerine dek en sonuncusu yükselir.”Allah en iyisini bilir.
(286) Ebu davud: 992 Namaz’da: Namazda el ile yaslanmanın keraheti babında. İsnadı ise sahihtir.
(SECDENİNŞEKLİHAKKINDA)FASILA
Sonra da yüzü, burnu, iki eli, iki dizi ve parmak uçları ile secde yapardı. El ve ayak parmakları da kıbleye dönük idi. kendisi ellerinin avuç kısımları ile itimad eder (dayanırdı) ve kollarını kaldırırdı. Kollarını da bağrından uzak tutardı. Öyle ki O’nun (s.a.v.) koltuk altlarının beyazlığı bile görünmekte idi. Midesini de dizlerine değmekten korur idi. Secde de mutedil durur, namazgahında direk olarak yere de yüzünü sağlamca ve temkinli kılardı. Sarığın kuyruğu, kıvrımının üzerine de (secdeye engel olması açısından) secde etmezdi.
Ebu Humeyd Es-Sadiy; kendisi O’nun kelamını işiten on sahabeden birisidir, şöyle demiştir. “Rasulullah (s.a.v.) namaza kalktığı zaman dimdik kıyamda dururdu. Omuzlarına ulaşıncaya dekte iki elini kaldırır (tekbir alırdı). Rüku etmek istediği zamanda ellerini omuzlarınn hizasına dek kaldırır ve sonra da: “Allahu Ekber” derdi ve rüku ederdi. Sonra da dimdik durur, mutedil olurdu. Başını da doğrultmazdı, eğmezdi de. İki elini de (rükuda) dizlerinin üzerine koyardı ve: “Semi Allahu limen hamideh” derdi. Sonra da kalkardı ve bütün organlar yerini buluncaya dek mutedil olarak dururdu. Sonra da secdeye inerdi ve; “Allahu Ekber” derdi. Sonra da kendisini toplar ve pazularını karnına toplardı. Ayak parmaklarının da arasını açardı. Sonra da sol ayağını yayar üzerine otururdu. Sonra da dikelir (oturur). Bütün uzuvları yerini buluncaya dek. Sonra da secdeye varır: “Allahu ekber” derdi. Sonra da ayağını yayar üzerine otururdu. Yine ta ki tüm organları yerine gelinceye (mutmain oluncaya) dek. Sonra da kalkardı. Kendisi iki secdeden kalkıncaya dekte bunların aynısını ikinci rekatta yapardı. Tekbir getirir ellerini kaldırırdı. Tıpkı namazın başında ellerini omuzları hizasına kadar kaldırdığı gibi burada da kaldırırdı. Sonra da namazın bitişi o rekat olanın da aynısını yapardı. Sol ayağını yayar, teverrük eder yanına otururdu. Sonra da selam verirdi.”287
(287) Buhari: 2/253, 254, 255 namazın sıfatında: Teşehhüdde oturmanın sünneti babında; Ebu Davud: 730, 735 Namazda namazın açılışı babında: Tirmizi: 304, 305 namazda: Namazın vasfı hakkındaki babda rivayet etmişlerdir.
Kendileri secdede: “Subhane Rabbiyel Ala” der idi.”288 Rivayet olunduğuna göre Nebi (s.a.v.) buna; “ve bihamdihi” demeyi de eklerdi.288 Bazen de: “Allahumme linni leke secedtu ve bike ve sevvarahu. Ve şakka semahu ve basarahu “Fe tebarekallahu Ehsenu El-Halikin”290 der idi. Aynı zamanda şunu da derdi: “Subhanekallahümme ve bihamdik, Allahummeğfirli.”291
(288) Ebu Davud: 869, Namaz’da: Rüku ve secdesinde kişi ne der babında; ibni Mace: 887 Namaz’da, rükuda tesbih çekmek babında; Darimi: 1/299 Namazda: Rükuda neler denir babında rivayet etmiştir. Bu hasen bir hadistir.
(289) Ebu Davud: 870. Hadiste meçhul birisi vardır. İbni Mesud’dan Darekutni’nin rivayet ettiği buna şahitlik etmektedir. Aynı zamanda Ahmed’in Ebu Malik El-Eşari’den rivayet ettiği de böylecedir. Böylelikle hasen olmaktadır.
(290) Nesei: 2/222, İftitah’da, secde de dua etmenin son nevi babında: Muhammed bin Seleme’den. Bunu aynı zamanda: 2/226 da rivayet de etmiştir. Uzun bir hadisten bir parça olarak, Müslim: 771, Misafirlerin namazında: Gece namazı ve kıyamında dua babında rivayet ettiler.
(291) Buhari: 2/247, Namazın sıfatı bölümünde: Secde de dua ve tesbih babında ve rükuda dua babında; Müslim: 484 Namazda, rüku ve secdede neler söylenir babında; Ebu Davud: 877, Namaz’da, rüku ve secde de dua babında; Nesei: 2/219, İftitah bölümünde: Secdede dua babında rivayet etmiştir.
Nebi (s.a.v.): “Subhaneke Allahümme ve bihamdike La ilahe illa ente” derdi.”292 Kendileri şöyle de derdi: “Subbuhun Kuddusun Rabbul melaiketi ver-Ruh.”293 Kendileri şöyle de derlerdi. “Allahummeğfirli zenbi kullehu, dikkahu ve cillehu ve evvelehu ve ahirehu, ve alaniyetehu ve sırrahu.”294 Şöyle de demişlerdir: “Allahummli inni euzu bimudake min sahatike ve bimuafatike minukubetike ve euzu bike munke. La uhsi senden aleyke ente kema esneyte ala nefsike”295 Kendilerinin secdesi kıyamları kadar uzun tutardı. Sonra da başını kaldırıp: “Allahu Ekber” derlerdi. Ellerini kaldırmadan. Sonra da sol ayağını yayar üzerine otururdu. Sağ ayağı da diker, ellerini de dizlerimin üstüne koyardı. Sonra da: “Allahummeğfirli verhamni vecburni vehdini verzugni” derdiler.296
(292) Müslim: 476, Namaz’da rüku ve secdede ne der babında; Nesei: 2/223, İftitah’da, secdede duadan bir başka nev babında.
(293) Müslim: 478, Namaz’da, rüku ve secdede ne denir babında; Ebu Davud: 872, Namaz’da, rüku ve secdesinde kişi ne der babında: Nesei: 2/224, İftitah’da, secdede dua etmenin başka nevi babında.
(294) Manası: Allah’ım!Benim günahlarımı bağışla hepsini, incesini, gizlisini, öncesini ve sonrasını gizli ve açığını (hepsini bağışla) Mütercim.
Müslim: 483, Namaz’da, rüku ve secdede ne der babında Ebu Davud: 878, Namaz’da, rüku ve secdede dua babında.
(295) Muvatta: 1/214 Kuran’da: Dua hakkındaki babda; Tirmizi: 3491, Daavaat’da; Ebu Davud: 87-9, Namaz’da: Rüku ve secdede dua babında. İsnadı ise sahihtir.
(296) Ebu Davud: 850 Namazda: İki secde arasında dua babında, Tirmizi: 284, Namaz’da, iki secde arasında ne der babında. Hakim rivayet edip sahihlemiş, Zehebi de onaylamıştır. Hadis hasendir.
Başka bir lafızda ise: “Ve afini” derdi. 297 buna bedel olarak da: “Vec burni” demiştir. Bu ibni Abbas’ın hadisidir.
(297) (Bu geçen Ebu Davud’un rivayet ettiğidir.)
Huzeyfe dedi ki: “Nebi (s.a.v.) iki secde arasında: “Rabbiğ firli” derdi.”298 Her iki hadis “Sünen” de geçmektedir. Bu oturuşu da öyle uzatırdı ki: (dışarıdan) birisi: “Her halde daldı” ya da “unuttu” derdi.299
(298) (İbni Mace: 897 Namaz Bölümünde iki secde arasına ne der babında: Müslim: 472, Namaz’da namaz rükunlerinin itidali babına: Ebu Davud: 853 Namaz’da iki secde arasında Rükudan kıyamın uzatılması babında rivayet ettiler.)
(SECDEVETEŞEHHÜD’DENKIYAMAKALKMA
HAKKINDA) FASILA
Sonra tekbir getirir ve ellerini kaldırmadan secdeye giderdi. İlkinde yaptıklarının aynısını ikinci rekatte yapardı. Sonra da tekbir çeker olarak başını kaldırır, ayaklarını başlarını diz ve yanlarına mütmid olarak (yasaklayarak) kalkardı.
Malik bin Huveyris dedi ki: “Resulullah (s.a.v.) namazında tektil kıldığı bir yerinde oturmasında tam yayılmadan kalmazdı.”300 Buna da: “İstirahat oturuşu” denilmektedir. Resulullah (s.a.v.) bunu kıldığı hakkında hiçbir şüphe yoktur. Ancak bunu namazın sünnetlerinden birisi olduğu için ya da namazın şeklinden olduğu için mi yaptı mesela tecafi ve başka şeyler gibi: Yoksa bunu bir ihtiyaçtan dolayı mı yaptılar. Mesela Nebi (s.a.v.) yaşlılık alıp da yerinden kalkamayacak durumda olmuşsa vs.
(300) (Buhari: 2/249, Namazın sıfatında: Kim namazın tekli bölümünde oturarak yayılması babında: Ebu Davud: 844, Namaz Bölümünde: Secdeden kalkışın keyfiyetinin nasıl olacağı babında: Nesei: 2/233, 234 iftitafda. İki secdeden kalkma anında oturmada yayılma babında rivayet ettiler.)
İşte bu ikincisi iki şeyden dolayı daha doğrudur:
1. Bir defa bunda onun ve vail bin Hucrun301 ve Ebu Hureyre’nin: “Kendileri ayak uçları ile kalkardı” hadisinin rivayeti arasında cem (ortaklık) vardı.
(301) (Ebu Davud: 838, Namazda Ellerden önce dizler nasıl koyulur babında: Tirmizi: 268, Namazda Secde ve başka yerlerde iki elden önce dizlerin koyulması ile ilgili babda rivayet ettiler. Bu da geçmişti.)
(302) (Tirmizi: 288, Namazda secdeden nasıl kalkılır babında isnadında Halid bin ilyas vardır zayıflığında ittifak edilmiştir. İbni Hibban dedi ki: Sikalardan mevzuatları (uydurukları) rivayet ederdi. Hatta kendisi onu vaz ediyormuş gibi kalbedip sebk ederdi. Ancak hayret yönüyle hadisleri yazılır. (Yani yazılmaz) İbni Adiy “Kamil” adlı eserde. Bak: Nasbur- Raye: 1/398.)
2. Sahabeler şüphesiz Nebi (s.a.v.)’nin namazının şeklini ve O’nun fiillerini görmede insanlardan daha hırslılardı. Kendileri de ayak uçları ile ayağı kalkarlardı. Abdullah bin Mesud namazda ayak ucu ile kalkardı, oturmazdı. Bunu Beyhala rivayet etmiştir.
Bunu ibni Ömer, ibni Abbas ibni Zübeyr ve Ebu Said el-Hudri’den Uteyya el-Avfi’de onlardan olmak üzere rivayet etmiştir. Bu ibni Mesud’dan sahih gelen bir rivayettir. Bu kıyamda ellerini kaldırmazdı. Kendisi ayakta tamam olunca kıraate başlar suzmazdı. “El Hamdu lillah rabbi Alemin” ile de kıraatini açardı.
İlk teşehhüdde oturduğu zaman iki secde arasında oturuyormuş gibi yayılarak oturur. Sol elini sol dizinin üzerine sağ elini de sağ dizini üzerine koyardı. İşaret parmağı ile de işarette bulunurdu. Halka şeklinde olmak üzere kalın parmağını orta parmağının üzerine koyardı. Gözünü de kaldırıp işaret ettiği parmağa bakardı. Kendisi işaret parmağını kaldırır az olarak eğerdi ve O parmakla rabbini teklerdi.
Ebu Davud’da ibni Abbas’dan gelen hadiste Nebi (s.a.v.): “İhlasta böylecedir -(sonra da) kalın parmağının yanıdaki el işaret etmiş- Duada böylecedir” demiş ve ellerini omuzlarına dek kaldırmış “ibtihal da böylecedir” demiş ve ellerini çekerek kaldırmıştır” bu mefkuf olarak rivayet olmuştur.
Sonra da şöyle demiştir: “Ettehiyyatu lillahi ves-salavatu Et-Tayyibatu. Es-Selamu Aleyke Eyyuhannebiyyu ve rahmetullahi ve berekatuhu Es-Selamu aleyna ve ala İbadillahis-salihin. Eş Hedu Enlailahe illallahu Vahdehu la şerike leh ve Eşşehu Enne Muhammeden Abduhu ve resuluhu” 303 Nebi (s.a.v.) bunu, ashabına Kuran-ı öğrettiği gibi öğretirdi. Aynı zamanda şunu da okurdu: “Et-tehiyyatul Mübarekatu Es-Salavatu Et-Tayyibatu lillah”304 bu ibni Abbas’ın teşehhüdüdür. İlki ise ibni Mesud’un teşehhüdüdür. Bu daha kamil olandır. Çünkü ibni Mesud’un teşehhüdür değişik şeylerin cümlesini içerir iken ibni Abbas’ın teşehhüdü de tek bir cümleyi içermektedir.
(303) (Buhari: 2/257-261, Namazın sıfatında: Sonunda teşehhüd babında: Müslim: 402 Namazda, namazda teşehhüd babında Ebu Davud: 968 Namazda, Teşehhüd babında Tirmizi: (289) Namazda, Teşehhüd hakkında gelenler babında; Nesei: 2/237 İftitah’da ilk teşehhüdün keyfiyeti babında rivayet ettiler.
(304) Müslim: 403 Namazda, Namazda teşehhüd babında; Ebu Davud: 974 Namazda, Teşehhüd babında; Tirmizi 290 Namazda, Teşehhüd hakkında gelenler babbında; Nesei: 2/242, 243 İftitahda: Teşehhüdde son nev babında rivayet ettiler.
Aynı zamanda “sahihaynda” ki bunda vavın ziyadesi de mevcuttur gelen bi rivayette; “Nebi (s.a.v.) onlara Kuran’ı öğrettiği gibi bunları da öğretiyordu.”
İbni Ömer’den rivayete göre: “Et-Tehiyyatu lillahi Es-salavatu-et-Tayyibatu”305 lafzında başka türleri de mevcuttur. Bunların hepsi caizdir. Kendileri bu celseyi hafif tutardı. Sanki; “Radaf”306; sıcakta ısıtılmış taşın üzerinde oturuyormuş gibi sonra da Nebi (s.a.v.) tekbir alır ayağı kalkardı. Üçüncü ve dördüncü rekatları kılar ilklerinden daha (kısa) hafif tutardı. Bu ikisinde de (son iki rekatta) Fatiha suresini okur bazen de üzerine bir şeyler daha okurdu.”
(305) (Ebu Davud: 271 Namazda, Teşehhüd babında rivayet etti. İsnadı sahihtir.)
(306) Ebu Davud: 995 Namazda, Oturuşun tahfifi babında; Tirmizi: 366 Namazda, İlk iki rekatta oturmanın miktarı babında; Nesei: 2/242 İftitahda, İlk teşehhüdde hafifletme babında. Hadisin senedinde kopukluk vardır. Çünkü Ebu Ubeyde bin Abdillah bin Mesud babasından işitmemiştir. Lakin bunun Hafız’ın: “Telhis” adlı eserinde rivayet ettiği konuda şahitleri vardır: “Ebu Bekir (r.a.) iki rekatta oturduğu zaman sanki sıcakta ısıtılmış bir taşın üzerindeymiş gibi olurdu.” “Hafız dedi ki: “Bunun isnadı sahihtir.” Bunun ibni Ömer’den de bir benzeri mevcuttur.)
(KUNUTUNŞEKLi HAKINDA)FASILA
Nebi (s.a.v.) bir kavim için kunut etse ya da bir (kafir kavme beddua etse, rukudan sonra başını kaldırdıktan sonra son rekatta kunutu yapardı. Bunu da en çok sabah namazında yapardı. Humeyd Enes’den naklederek şöyle demiştir: “Resulullah (s.a.v.) bir ay süreyle namazda rukudan sonra Ril ve Zekvan kabilelerine (beddua edip) kunut etmiştir. İbni Sirin dedi ki: Ben Enes’e:
“Rasulullah (s.a.v.) sabah namazında kunut eder miydi?” diye sordum. O da:
“Evet! rukudan sonra az olarak yapıyorlardı” dedi. İbni Sirin dedi ki: Ben Enes’e:
“Rasulullah (s.a.v.) sabah namazında kunut eder miydi?” diye sordum. O da:
“Evet!Rukudan sonra az olarak yapıyorlardı” dedi. İbni Sirin dedi ki: “Enes’den rivayet edildiğine göre; Nebi (s.a.v.)’in bir ay boyunca sabah namazında rukudan sonra Usayye kabilesine beddua edip kunut ettiğini rivayet etmiştir.307 Bu hadislerin (sahihliğinde)ittifak edilmiştir. İşte onlar Enes’i, insanlar arasında daha iyi bilmektedirler. Onlar Enes’den hikaye ederek O’nun rukudan sonra kunut yaptığını belirtmişlerdir. Humeyd’e gelince, kendisi Enes’e kunuttan sorunca O da: “Bizler rukudan önce ve sonrasında, kunut yapardık”308 diye söylediği sözdeki kunuttan murad kıyamın uzunluğudur.
(307) Bu rivayetler Enes’dendir. Bunu Buhari: 2/408 Vitir bölümünde, “Rükudan önce ve sonra kunut babında ve başka kitaplarda; Müslim: 677 Mesacidde: Bütün salavatlarda kunutun müstehaplığı babında; Ebu Davud: 1444, 1445 Namazda, Salavatlarda (namazlarda) kunut babında; Nesei: 2/200 İftitahda, Rukudan sonra kunutta ve sabah namazında kunut babında ve kunutta lanet okuma babında ve kunutu terk etme babında; ibni Mace: 1184 Namazın ikametinde: Rukudan önce ve sonra kunut hakkındaki babda rivayet ettiler.
(308) İbni Mace: 1183 Namazın ikametinde, Rukudan önce ve sonra kunut yapma babında: “Zevaid’de şöyle denmiştir: “Bu hadisin isnadı sahih olup, ricali de sahihtir.”
Ebu Hureyre’nin haber vermiş olduğu Enes’in haber verdiğinin aynısıdır: “Nebi (s.a.v.) rukudan sonra kunut yaptı. Kendisi: “Semi Allahu limen hamideh” dedikten sonra yapardı. Secde etmeden önce de: “Allah’ım!Ayyaş bin Ebi Rabia’yı, Velid bin Velid’i, Seleme bin Hisam’ı ve diğer mustazaf müminleri koru” demiştir. Bunda Buhari ve Müslim ittifak etmişlerdir.309 İbni Ömer rivayetle, kendisi Resulullah (s.a.v.)’ın sabah namazında son rekatta rukudan sonra başını kaldırdığı zaman: “Allah’ım!Filanca filanca kişiye lanet et” dediğini, bundan önce de: “Semi Allahu limen hamid, Rabbena velekel hamd” dediğini işitmiştir.”310 Dolayısıyla hadisler O’nun (s.a.v.) rukudan sonra kunut ettiğinde ve bir arızadan dolayı ettiğinde ancak sonra da terk ettiğinde ittifak etmişlerdir. Sonra Enes şöyle demiştir: “Kunut akşam ve sabahda vardır.”311 Bunu da Buhari rivayet etmiştir.
(309) Buhari: 8/170 Ali İmran suresinin tefsirinde: “Senin için bu işte bir şeyin yoktur” ayetinin tefsirindeki babda ve Nisa suresinini tefsiri bölümünde: “İşte onları umulur ki Allah af eder” ayetinin babında vs. Müslim: 675 Mesacid’de. Bütün namazlarda kunutun müstehaplığındaki babda; Ebu Davud: 1442 Namazda, namazlardaki kunut babında Nesei: 2/201 iftitahda sabah namazında kunut babında.
(310) Buhari: 8/170 Ali İmran suresi tefsirinde:“Senin için bu işte bir şeyin yoktur” ayetinin tefsirindeki babda ve Meğazi bölümünde: “Senin için bu işte bir şeyin yoktur” babında ve İtisam bölümünde: “Senin için bunda bir şeyin yoktur” babında, Tirmizi: 3007 Tefsirde, Ali İmran suresindendir babında: Nesei: 2/203 İftitah’da kunutta münafıklara lanet babında.
(311) Buhari: 2/235 Namazın sıfatında: “Allahumme rabbena lekel hamd” babında ve vitir bölümünde rukudan önce ve sonra kunut babında.
Berra dedi ki: “Resulullah (s.a.v.) sabah namazında ve akşam namazında kunut etmişlerdir.”Bunu Müslim rivayet etmiştir.312 Ebu Hureyre’de, öğlenin ve yatsının son rekatlarında kunut yapmıştır. Sabah namazında: “Semi Allahu limen hamideh” dedikten sonra da kunut yapmış. Müminlere dua etmiş, kafirlere de lanet okumuştur. Devamla da: “En çok benim namazım, sizikilerden daha çok Resulullah’ınkine benzemektedir” demiştir.313 Buhari zikretmiştir. Ahmed dedi ki: “İkindi namazındaki (kunut) yatsı namazının yerlerinde (mekanında)dir.”314 İbni Abbas dedi ki: “Resulullah (s.a.v.) öğle, ikindi, akşam, yatsı, sabah namazlarının sonlarındaki son rekatta: “Semi Allahu limen hamideh” dedikten sonra peşpeşe bir ay boyunca kunut yapmıştır. Hayy’dan olan Beni Seleym kabilesine dua etmiş arkasındakiler de: “Amin” demişlerdir315 Bunu Ahmed ve Ebu Davud zikr etmişlerdir.
(312) Müslim: 678 Mesacidde, Müslümanlara bir bela vs. isabet ettiği zaman tüm namazlarda kunut yapmanın müstehap olduğu babda; Ebu Davud: 1441 Namazda, namazlarda kunut babında: Tirmizi: 401 Namazda, Sabah namazında kunut hakkındaki babda: Nesei, İftitahda, akşam namazında kunut babında.
(313) Buhari: 2/236, 237 Namazın sıfatında, Müslim: 676 Mesacidde: Tüm namazlarda kunutun müstehaplığı babında: Ebu Davud: 1440 Namazda, Namazlarda kunut babında.
(314) Nebi (s.a.v.) tüm boş vakit namazda kunut yapmıştır. Tıpkı Ebu Davud, Darekutni hasen senedle rivayet ettikleri gibi. Onun son rekatta rukudan sonra kunut yaptığı hadisinde Ebu Davud ve Hakim rivayet etmişlerdir. Hakim sahihlemiş, Zehebi de onaylamıştır.
(315) Ahmed: 2747; Ebu Davud: 1443 Namazda, Namazlarda kunut babında.
Gördüğün gibi bu hadisler Nebi (s.a.v.)’in son rekatta rukudan sonra kunut ettiği hususunda ittifak etmiştir. Bunlar da hiç şüphesiz arızi olup devamlı yaptığı değildir. “Sahihi Müsim’de” Enes’den gelen bir rivayette şöyle demiştir: “Nebi (s.a.v.) arablardan bazı kabilelere beddua ederek kunut etmiştir. Sonra da terk etmiştir.316 Ahmed dedi ki: “Nebi (s.a.v.) bir ay kunut etti. Sonra da terk etti.”317 Ebu Malik El-Eşcai dedi ki: Ben babama:
“Ey babacığım!Sen şüphesiz ki Resulullah’ın (s.a.v.), Ebu Bekr’in, Ömer’in, Osman’ın ve Kufe’de Ali’nin arkasında burada beş sene kadar kıldın. Onlar kunut ediyorlar mı idi?” diye sordum. O da:
“Ey oğlum!Bu bidattir” dedi. Tirmizi bu hadisin sahih olduğunu belirtmiştir.
(316) Sf: 214’de geçti.
(317) El-Fethur-Rabbani: 3/298. Hadis sahihtir. Bunu Buhari Müslim’de rivayet etmiştir.
Nesei de rivayet etmiş ve lafzı da şöyledir: “Ben Rasulullah’ın (s.a.v.) arkasında namaz kıldım. Kunut etmemiştir. Ebu Bekir’in arkasında kıldım. O da kunut etmemiştir. Ömer’in arkasında kıldım. O da kunut etmedi, Ali’nin arkasında kıldım. O da, kunut etmedi” dedi. Sonra da: “Ey oğlum bu bidattir” diye devam etti.318 Sabah namazında kunutu kerih gören bu hadisleri delil getirmektedir. Enes’in: “Sonra terk etti” kavli hakkında: “Bu da mensuh olduğudur” demişlerdir. Rukudan önce yapmaya müstehaptır diyenlerin delilleri, sahabenin ve tabiinin bu konudaki eserleridir (rivayettendir).
(318) Tirmizi: 402 Namazda, Kunutun terki babında Nesei: 2/203, 204 İftitahda, Kunutun terki babında hadis sahihtir. Bu, “Sahihayn da” da geçmiş idi. “Resulullah (s.a.v.) bir ay boyunca kunut yaptı. Ril, Zekvan ve Usayye kabilelerine beddua etmiştir.”Bu da gösteriyor ki kunut, musibetler vs. olunca yapılmaktadır.
Ebu Davud et-Tayalisi dedi ki: “Said bin Ebi Arube bize hadise tahdis etti. O da Ebu Reca’dan O da Ebi Mağfel’den rivayet etmiştir. Dedi ki: “O, sabah namazında rukudan önce kunut etmiştir.”319 Malik dedi ki: “Hişam bin Urve, O da babasından rivayetle dedi ki: “Kendisi rukudan önce kunut ederdi.”321 İsba bin Ferec, Haris bin Miskin ve ibni Ebi Ömer dediler ki: “Bizlere Abdurrahman bin Kasım hadisi tahdis ettiler. Dedi ki: “Sabah namazındaki kunut hakkında Malike şanı soruldu”:
“Hangisi sizin için daha iyidir diye?”O da:
“İnsanların kavuşacağı. Bu da rukudan önce öncekilerin kunutu konusudur” dedi. Ben de:
“Hangisini hasseten kendin için alıyorsun?” diye sorunca O da:
“Rukudan önce kunuttur” dedi. Ben de:
“Kunut öyleyse vitirdedir” dedim. O da:
“Onda kunut yoktur” dedi.”322
(319) Tayalisi’nin matbu olmuş müsnedinde bulamadım.
(320)“Muvatta” ve “Mudevvene” adlı eserlerde bulamadım. Ancak Zerkani’nin Muvatta’ya yaptığı şerhte buldum. O da şöyledir: “İbni Ömer’in hadisinden sonra birçok Muvattalarda: Malik, O da Hişam bin Urve’den rivayette, babası ne bir namazda ve ne de vitirde kunut etmezdi. Ancak kendisi sabah namazında son rekatta ruku etmeden önce kıraatini bitirince okurdu.”Muvatta Şerhi: 1/322.
(321) Bunu İmamı Malik’in, “Muvatta” ve “Mudevvine” adlı eserlerinde bulamadım.
(322) Bu da yine öncekisi gibidir.
FASILA
Rukudan sonra kunut yapmayı müstehap görenler, konu ile ilgili gelen açık hadislerin bunun rukudan sonra yapılacağını gösterdiği için söylemektedirler. Nitekim bunların hepsi de sahihtir. Esrem dedi ki: “Babam Abdullah’a dedim ki:
“Birisi Enes hadisinde: -Asım el-Ehvel dışında- Nebi (s.a.v.)’in rukudan önce kunut yaptığını söylemiştir?”Bunun üzerine O:
“Birisinin bunun dışında söylediğini bilmiyorum” dedi. Asım’a muhalefet etmiştir. Dedim ki: “Hişam O da Katade’den O da Enes’den rivayetle: Şüphesiz Nebi (s.a.v.),rukudan sonra kunut yapmıştır. Temimi Ebu Meclez’den O da Enes’den gelen rivayette şöyledir: “Nebi (s.a.v.) rukudan sonra kunut yapmıştır.”
Eyyub O da Muhammed’den dedi ki: “Ben Enes’e, Hanzal’a es-Suddiye Enes’den dört yönlü olarak sordum. Ebu Abdillah’a:
“Bu hadisler bunun sadece rukudan sonra olduğunu göstermiyor mu?” diye soruldu. O da:
“Elbetteki, hepsi de nerede olursa hafif olur ve Ebu Hureyre....” dedi. Ben de, babam Abdullah’a:
“Öyleyse rukudan önce kunut yapmada ruhsat vermemiştir. Öyle ki ancak rukudan sonra ki hadisler o zaman sahih olmaktadır?” dedim. O da:
“Sabah namazında rukudan sonra kunut olur. Bizler rukudan sonra olmak üzere vitirde kunutu tercih etmekteyiz. Kim rukudan önce kunut ederse bunda bir beis yoktur. Nitekim Resulullah’ın (s.a.v.) ashabında böyle yapmasından dolayı ve bunda onlara ihtilaf hususu...... Rukudan sonra sabah namazındaki kunuta gelecek olursak, şüphesiz Resulullah’ın (s.a.v.) yaptığı kunut musibet, bela vs. zamanlarda olup sonra da bunu terk etmiştir. Onun fiili de sünnet olup terki de sünnettir.
İşte buna bütün hadisler delalet etmekte, sünnette bununla da ittifak içinde olmaktadır. Abdullah bin Ahmed dedi ki: “Ben babama: Kunutun hangi namazda olduğunu” sordum, O da: “Vitir namazında rukudan sonra, şayet bir kişi sabah namazında, Rasulullah’a (s.a.v.) uymak için -O mustazaf ona dua ettiğinden dolayı- kunut yapacak olursa bunda bir beis yoktur. Bir kişi de kunutunda kendilerine dua etse ve Allah’dan (c.c.) yardım etmesini dilese bunda da bir beis yoktur.” İshak El-Hanbi dedi ki: “Ben Ebu Sevr’in babası Abdullah’a; Ahmed bin Hanbel’e şöyle dediğini işitim:
“Sabah namazında kunutta ne dersin?” Ebu Abdullah’da:
“Kunut ancak sıkıntı, bela zamanlarında olur” dedi. Bunun üzerine Ebu Sevr Ona:
“Bizim üzerimizde bulunduğumuz sıkıntıdan daha büyük sıktıntı mı olur?” dedi. O da:
“Durum böyle ise o zaman kunut (et)” dedi. Esrem dedi ki:
“Ebu Abdillah’a sabah namazındaki kunuttan sordum”, O da:
“Evet! işin başında ortaya çıkmıştır. Tıpkı Nebi (s.a.v.)’in bir kavme beddua ederek kunut yaptığı gibi” dedi. Ben de
“Sesini de yükseltiyor mu idi?” dedim. O da:
“Evet! Arkasında olanlarda amin diyorlardı. Nebi (s.a.v.) de böylece yapıyordu” dedi. Dedi ki:
“Ebu Abdillah’ın: “Kunut, sabah namazında rukudan sonradır” dediğini duydum. Sabah namazında kunut hakkında sanıldığında da, Onun: “Müslümanlara bir sıkıntı, musibet vs. gelince imam kunut eder, arkalarında olanlarda “amin” derlerdi” dediğini işittim. Sonra da: Mesela insanlara musibet olan şu kafirin yani Babek’in bulunuşu gibi” dedi.323
(323) Babek: Kendisi Babek El-Harmi olup, Babikiyye fırkası kendisine nisbet edilir. Bu fırka İslam’dan çıkıp mürted olan fırkalardan bir tanesidir.
Abdus bin Malik El-Attar şöyle demiştir: Ben Ebu Abdillah Ahmed bin Hanbel’e sordum, dedim ki:
“Ben Basralılardan garib bir kimseyim. Bizde de bazı kişiler bazı şeylerde ihtilaf içindedirler. Ben de onların ihtilaf ettikleri konuda senin görüşünü istiyorum.”O da:
“İstediğini sor” dedi. Ben de:
“Basra’da bazıları kunut etmektedirler. Ne dersin namazda kunut edenin arkasında namaza durulmaktadır?” deyince, O da:
“Şüphesiz müslümanlar kunut okuyan ve okumayanın arkasında namaz kılmışlardır. Şayet kunutun dışında ya harfinde bir şeyler ziyade edilse mesela: “İnna nesteinuke” ya da, “Azabek elcidd” ya da, “Nehfidu” vs. gibi sende namazda bulunsan bunları kesersin” dedi.
(SONTEŞEHHÜDDENEBİ(S.A.V.)’ESALAVATGETİRME) FASLI
Ümmetine Nebi (s.a.v.) son teşehhüdde selavat getirmelerini de meşru kılmıştır. Şöyle demelerini: “Allahumme Salli ala Muhammedin ve ala Ali Muhammedin kema salleyte ala İbrahime ve ala Ali İbrahime inneke hamidun mecid. Ve barik Ala Muhammedin ve ala Ali muhammedun kema barekte Ala İbrahime ve ala Ali İbrahim inneke hamidun mecid”324 ve onlara, Cehennem azabından, kabir azabından, yaşamın ve ölümün fitnesi ile mesih Deccalin fitnesinden Allah’a (c.c.) sığınmalarını da emretmiştir.”325
(324) Buhari: 2/292 Enbiyada, “Allah İbrahim’i dost edindi” ayetinde ve Ahzab suresinde: “Allah ve melekler Nebi (s.a.v.)’ye salatu selam getirirler” ayetinin babında ve dualarda Nebi (s.a.v.) salavat getirmek babında; Ebu Davud: 976 Namazda, Nebi (s.a.v.)’ye salavat getirmenin başka bir nevi ibni Mace: 904’de rivayet ettiler.
(325) Buhari: 3/192 Cenazeler, Kabir azabından Allah’a (c.c.) sığınma babında, Müslim: 588 Mesacidde, namazda Allah’a (c.c.) sığınılacak şeyler babında, Ebu Davud: 983 Namazda, teşehhüdden sonra ne denir babında, Nesei: 3/58 Şehv’de: Namazda sığınılacak şeyler hakkında başka bir nev babında rivayet ettiler.
Sıddık (Ebu Bekir) (r.a.)’de namazında şunu okuduğunu bildirmiştir: “Allahümme inni zalemtu nefsi zulmen kesiran ve innehu la yeğfiruz zunube illa ente feğfirli mağfireten min indike, verhamni inneke entel ğafurur rahim”326 Teşehhüde ve selam verme arasında da sonunda şunu okurdu Nebi (s.a.v.): “Allahümmeğfirli ma kaddemtu ve ma ahhartu ve ma esrertu ve ma alentu ve ma esreftu ve ma alimu bihi minni ente mukaddim, ve entel muahhir la ilahe illa ente.”327 Sonra da sağına selam verir ve: “Es-Selamu aleykum ve rahmetullah” derdi. Soluna da “Es-Selamu Aleykum ve rahmetullah” derdi.328 Bunu onbeş tane sahabe rivayet etmiştir.
(327) Manası: “Allah’ım!Geçmiş ve yaptığım (ve ileride eğer işlersem) benim günahlarımı bağışla! gizli ve açık olanları da ve israf ettiklerimi de af et. Sen benden daha iyi bilirsin. Sen Mukaddim ve Muahhirsin. Senden başka hiçbir ilah yoktur.” Mütercim.
Müslim: 771 Misafirlerin namazında, Gece namazı ve kıyamında dua babında, Tirmizi: 3417, 3418, 3419 Daavat’da: Namazın evvelindeki dua babında, Ebu Davud: 760 Namazda namazda okunacak açılış duası babında.
(328) Ebu Davud: 996 Namazda, Selam babında. Tirmizi: 265 Namazda, Namazda selam verme babında, Nesei: 3/63 Sehvde: Sola selam nasıl verilir babında. Hadis sahihtir. Tirmizi: “Bu babda Sad bin Ebi Vakkas’dan, ibni Ömer’den, Cabir bin Semre’den, Berra’dan, Ebu Said’den rivayetleri de vardır.
Kendileri selam verince üç defa da: “Esteğfirullah” derdi ve devamla şöyle derdi: “Allahümme ente es-Selam ve minke es-Selam Tebarekte ya zel celali vel ikram.”329 “La ilahe illallahu vahdehu la şerike leh lehul mulku ve lehul hamdu ve huve ala kulli şeyin kadir. Allahümme la mania lina aleyte vela mutiye lima menate ve la yenfeu zakeddi minkel ceddu.”330 “La ilahe illallah ve la nabudu illa iyyahu. Lehu en-Nimetu, velehul fadl, ve lehdin velev kerihel kafirun.”331 Nebi (s.a.v.) ümmetine namazın peşine tesbih, hamd ve tekbir getirmesini de meşru kılmıştır.332
(329) Müslim: 591 Mesacid, Namazdan sonra zikirin müstehaplığı ve sıfatının beyanı babında, Tirmizi: 300 Namazda,namazda selam verince ne der babında; Ebu Davud: 1513 Namazda, Selam verince ne der babında, Nesei: 3/68 sehvde selamdan sonra istiğfar getirme babında.
(330) Buhari: 2/275 Namazın sıfatında, namazdan sonra zikir babında: Daavat’da, namazdan sonra dua babında; Müslim: 593 Mesacid’de, namazdan sonra zikirin müstehaplığında; Ebu Davud: 1505 namazda, selam verince kişinin dediği babında Nesei: 3/170 Sehvde, Namaz bitince diyeceği şeyler hakkında başka bir nevdir rivayet ettiler.
(331) Müslim: 594 Mesacid de, namazdan sonra zikrin müstehaplığı babında; Ebu Davud: 1506. Nesei: 3/170, Sehvde, selamdan sonra tehlil ve zikrin sayısı babında.
(332) Müslim: 596 Mesacidde, namazdan sonra zikrin müstehaplığı babında Tirmizi: 3409 Daavatda, namazdan sonra ne kadar tesbih eder babında: Nesei: 3/75 Sehvde: Teşbihin sayısında başka bir nev babında rivayet ettiler.
Nebi (s.a.v.), Ukbe bin Amir’e namazın sonunda muavizeteyni okumasını emretmiştir.333 Ebu Umame hadisinden rivayetle Nesei Nebi (s.a.v.)’nin şöyle buyurduğunu rivayet etmiştir: “Her kim her namazdan sonra ayetel kursiyi okursa, ölüm hariç hiçbir şey onun Cennet’e girmesini mani kılmaz.”334 Nebi (s.a.v.) öğle’den önce dört rekat, sonrasnda ise devamlı olarak iki rekat kılardı.”335 Kendisinin meşguliyeti bulunduğunda ikindiden sonra (o sünnetleri) kılardı.336
(333) Ebu Davud: 1523 Namazda, İstiğfar babında; Nesei: 3/68 Sehv’de Namazda teslimden sonra muavizeteyni okumanın emri babında.
(334) Bunu ibni Kayyim “Zadul Mead”: 1/160 eserinde Nesei’nin “Kübra” adlı eserine nisbette bulunmuştur. Şöyle dedi: “Bunu Muhammed bin Hamir, O da Muhammed bin Ziyad El-Hilali, O da Ebi Umame’den tek olarak rivayet etmiştir. Aynı zamanda Hasan bin Bişr’den, O da Muhammed bin Hamir’den rivayet etti. Bazı insanlar bu hadisi sahihtir der iken bazıları da: “Mevzu” demiştir. Ancak bunun asla delalet eden yolları bulunmaktadır. Dolayısı ile mevzu (uyduruk) değildir. İbni Hacer de böylece demektedir.
(335) Tirmizi: 424 Namazda: Öğle de dörtlüyü kılmak hususundaki babda. Hadis hasendir.
(336) Tirmizi: 184 Namazda, ikindiden sonra namaz babında: Dedi ki: İbni Abbas’ın hadisi hasen bir hadistir. Bak: Bu hadisin güzel münakaşası için vs. Tirmizi: 1/346, 350 sayfaya. Bunda Ahmed Şakir’in tahkiklisine müracatta bulunun.
Öğlenin farzından sonra dört rekat sünnet kılmayı da mendüb görmüştür. “Her kim öğleden önce dört rekatı kılacak olursa ve dört rekatı da sonrasında kılacak olursa ateşi ona haram kılar.”337 Tirmizi dedi ki: Bu hadis sahihtir.” Nebi (s.a.v.)’den, onun ikindiden önce sünnet kıldığına dair sahih bir hadis nakl olunmamıştır. “Sünen’de”Onun: “İkindiden önce dört rekat sünnet kılana Allah’a rahmet etsin” buyurduğu mevcuttur.338
(337) Yollarının mecmasu ile hadis sahihtir. Tirmizi: 428, namazda, Öğleden sonra iki rekat babında; Ebu Davud: 1369 Namazda: Öğleden önce ve sonra dört rekat kılma babında; ibni Mace: 1160 Namazın ikametinde öğleden önce dört ve sonrasında da dört rekat kılan babında, Nesei: 3/265; Ahmed: 6/326: Hakim: 1/312’de.
(338) Ebu Davud: 1271 Namazda, ikindiden önce namaz babında; Tirmizi: 430 Namazda, ikindiden önce dört rekat kılma babında İsnadı hasendir, Ahmed: 2/117, ibni Hibban: 616’da.
Kendileri akşamdan sonra iki rekat yatsıdan sonra da iki rekat, sabahdan önce de iki rekat kılardı.339 İşte bu on iki tane tertib sünnetidir. Farzlarda on yedi rekattır. Kendisi gecede on rekat kılardı. Bazen de on iki rekat kılardı. Bir defasında da vitir kılardı.340 Bu da kırk rekat olmuş oldum. İşte bu devamlıca ifa ettiği virdi idi. Farzlar, sünnetler, gece namazı ve vitir.
(339) Buhari: 3/41 Tedavvu’da, farzdan sonra tetavvu (sünnet) kılmak babında ve tatavvu hakkındaki babda ve öğleden önce iki rekat namaz babımnda: Müslim: 729 misafirlerin namazında: Tertib sünnetlerin fazileti babında: Ebu Davud: 1252 Namazda: Tatavvu kapılarının teferruatı ve sünnetlerin rekatları babında da rivayet ettiler.
(340) Buhari: 3/16 Teheccüdde, Nebi (s.a.v.)’nin namazı nasıldı? Babında: Müslim: 738 Misafirlerin namazı bölümünde: Gece namazı ve Nebi (s.a.v.) namaz rekatlarının sayısı babında rivayet ettiler.
Sabah ve ikindi namazlarından sonra dua okuması sünnetlerinden değildir. Bunlar ancak namazdaki duasında getirdikleri dualardır ancak ve selamdan önceki dualar. Nitekim konu ile ilgili açıklamalar geçti. Allah en iyisini bilir.
Kitap bitti.