Içinde ben de vardım
Bir gün komşuları hocaya sormuşlar, “Hocam, dün gece sizin evden gürültüler duyduk, önemli bir şey mi oldu?”. Носа cevap vermis “Yok canım… Benim kaftan merdivenlerden yuvarlandı”. Meraklı komşular, “Olur mu Носа kaftan о kadar ses çıkarır mı?” demişler, Носа da cevap vermiş “lçinde ben de vardım”.
kaftan — кафтан
Kazan öldü
Günlerden bir gün, Носа komşusundan bir kazan alır, işini bitirir, içerisine de bir tencere koyar, komşusuna götürür. Komşusu kazanının içerisindeki tencereyi görür, “Hayrola Hocam bu nedir?” diye sorar. Носа, “Aman komşum,senin kazan gebeymiş, doğurdu” der ve kazan ile tencereyi bırakır. Komşu da hiç bir şey söylemez,kazanla tencereyi alır. Bir süre sonra, Носа yine kazanı ister. Komşu bakalım bu defa Носа kazanla birlikte ne verecek diye merak eder, kazanı Hocaya verir. Ancak,aradan uzun zaman geçmesine rağmen Носа kazanı getirmez. Komşu bunu merak eder, Hocaya gider ve kazanı ister. Носа üzgün bir biçimde “Ah komşum ah,sizin kazan sizlere omür öldü, başınız sağ olsun” der. Komşusu güler cevap verir, “Hocam hiç kazan ölür mü?” Bunun üzerine Hoca,”Komşu komşu,kazan doğurdu dedim inandın,kazan öldü dedim niçin inaimıyorsun?” der adamı başından savar.
Bas ağrısının çaresi
Bir gün biri hocaya, “Hocam, başım çok ağrıyor ne yapsam da geçse” demiş. Носа, “Bak, birkaç gün önce benim de dişim ağrı yaptı, çektir dediler, çektirdim geçti” demiş.
Allahın işi
Günlerden bir gün, Носа bahçesindeki ceviz ağacının altında uzanmış. Bir ara gözü ağaçtaki cevizlere ve bahçedeki коса bal kabaklarına ilişmiş. “Hey Allahın işi, kocaman ağaçta küçük küçük cevizler, incecik bitkilerde коса коса bal kabakları” demiş. Bu arada rüzgarın etkisiyle ceviz ağacından hocanın kafasına bir ceviz düşmüş. Носа telaşla başını gök yüzüne kaldırmış “Aman Allahım, sen işini doğru yapmışsın, cevizler ağaçta, bal kabakları da toprakta daha iyiymiş.
bir ara — однажды, как-то; и вот
коса — громадный, большой
kocaman — громадный
Tavşanın suyunun suyu
Köylünün biri bir gün Hocaya bir tavşan getirir. Носа da köylüyü eve davet eder, ağırlar, yedirir, içirir.
Bir hafta sonra köylü yine gelir, “Bir hafta önce bir tavşan getirdim ya” der. Носа bu kez de köylüyü eve davet eder, çorba içirir, bir güzel ağırlar.
Aradan bir hafta daha geçer. Hocanın evine birkaç köylü gelir. “Iki hafta önce bir köylü sana tavşan getirmiş, biz о köylünün komşularıyız” derler. Носа onları da eve alır, ağırlar, nesi var, nesi yoksa hepsini önlerine koyar.
Aradan bir sure geçer. Bir sabah, hocanın kapısı çalınır. Носа, “Buyrun ağalar, ne istiyorsunuz?” der. Köylüler, “Носа efendi, bir sure önce bir köylü sana tavşan getirmiş, biz о köylünün komşularının komşularıyız” derler. Носа onları da eve davet eder. Yemek zamanı gelir. Носа ortaya коса bir tas su getirir ve köylüleri buyur eder. Köylüler, “Aman hoca efendi bu nedir?” diye sorarlar. Hoca, “Bu da tavşanın suyunun suyu” diye cevap verir.
Диалоги
Otelde
— Gün aydın
— Gün aydın efendim.
— Iki yataklı boş odanız var mı?
— Var efendim.
— Lütfen, oda arka tarafta olsun, penceresi avluya ve denize baksın.
— Olur efendim.
— Fiyatı ne kadar?
— Bir gece 2 bin lira.
— Aslında çok pahalı, fakat olsun, odayı tutuyorum.
— Şu fişi doldurmanız lazım. Adınızı, soyadınızı, baba adını, doğum tarihinizi, doğum yerinizi yazacaksınız… Siz kaç gün kalacaksınız?
— Bir hafta.
— Onu da yazınız, lütfen
— İşte yazdım, buyrun.
— Teşekkür ederim.
— Rica ederim.
* * *
— Otelde yedi gün mü kalacaksınız?
— Kesin değil. Aslında uzatacağım.
— Ne kadar uzatacaksınız?
— Ayın 23′üne kadar.
* * *
— Odada telefon var mı?
— Var efendim. Şehir içi konuşmalar için otel santralından şehri istersiniz. Bunun için para vermezsiniz. Fakat şehirler arası ve
yabancı ülkelerle konuşma paralıdır.
* * *
— Iyi günler hanımefendi.
— Iyi günler.
— 556 78 24 numarayı verir misiniz?
— Hemen veriyorum, ayrılmayınız.
Комментарий к диалогу
fiş — бланк
santral — телефонная станция
numara — номер (телефона)
Контрольные упражнения
I. Прочитайте и переведите следующие предложения, оформляя их в виде двух сингагм. Обычно главное фразовое (логическое) ударение находится во второй синтагме на слове, предшествующем сказуемому, иногда оно может падать на само сказуемое или на другое выделяемое по смыслу слово в пределах второй синтагмы. Слоги, имеющие главное фразовое ударение, подчеркнуты. Приведены пары идентичных или почти идентичных предложений, отличающихся лишь порядком слов и соответственно интонационным выделением различных членов предложения. Обратите особое внимание на обязательное оформление винительным падежом прямого дополнения, если оно находится в первой синтагме и отделено от сказуемого другими словами. Образец:
а) Nisan ayına kadar yüz yeni iş yeri yaratacağız
— До апреля месяца мы создадим сто новых рабочих мест.
Yüz yeni iş yerini nisan ayına kadar yaratacağız
— Сто новых рабочих мест мы создадим до апреля месяца.
б) Bu şehirde yeni bir hastane kuralacak.
— В этом городе будет построена новая больница.
Yeni hastane bu şehirde kurulacak.
— Новая больница будет построена в этом городе.
а) Предложения, содержащие прямое дополнение:
1. Bu derste tarih öğreniyoruz. Tarihi bu derste öğreniyoruz. 2. Tanrı sonsuz bir Evren yarattı. Sonsuz Evreni tanrı yarattı. 3. Benim ekmeğimden bir parça ayırdım. Ikinci parçayı senin ekmeğinden ayıralım. 4. Elli bin liraya yeni bir takvim aldım. Yeni takvimi elli bin liraya aldım. 5. Torunuma silgi, cetvel ve defter getirdim. Silgiyi, cetveli ve defteri torunuma getirdim. 6. Ağacın altında akıllı karıncalar çok katlı bir ev yapmışlar. Ağacın altındaki çok katlı evi karıncalar yapmış.
б) Предложения, не содержащие прямого дополнения:
1. İki yüz bin yıl sonra bu yıldız sönecek. Bu yıldız iki yüz bin yıl sonra sönecek. 2. Rüzgar milyarlarca kar taneleriyle oynuyor. Milyarlarca kar taneleriyle rüzgar oynuyor. 3. Ondan sonra büyük bir sıçan gözüme ilişti. Büyük sıçan gözüme ondan sonra ilişti. 4. Dedem masanın başına oturdu. Masanın başına dedem oturdu. 5. Savaştan sonra yeni sosyal tabaka ortaya çıktı. Yeni sosyal tabaka savaştan sonra ortaya çıktı.
II. Переведите на турецкий яык.
1. Посмотрите, как любовь действует на бедного юношу: весь в грусти, он удалился в дальний угол комнаты, сел на стул и ни с кем не разговаривает. 2. В народных рассказах и дестанах мы находим пережитки (остатки) многовековой истории. 3. То пастбище, очевидно, понравилось волкам, их там несколько раз, говорят, видели. 4. На тех холмах, говорят, на зиму разместились кочевники. 5. Эти горы завоевали наши отцы. 6. Наш автомобиль направился по дороге в Измир. 7. На выборах мы победили и теперь займем место в руководстве страной. 8. Мне удалось попасть стрелой в ствол дерева. 9. Наш сын успешно поступил в высшую экономическую школу. 10. Сердце матери полно любви к сыну (слово aşk здесь употреблять нельзя). 11. Этот договор (контракт) имеет для нашей фирмы большое значение. 12. Я проснулся в страхе и ужасе: якобы я начал ловить рыбу, но вдруг вытащил крокодила. 13. Человекообразные обезьяны не могут говорить. 14. Этот бог повелевает морями и волнами. 15. Мы узнали следующее: телефонная станция начнет действовать в декабре. 16. Будьте готовы в 6 часов. 17. Не ловите рыбу в этом месте. 18. Эта женщина будет рожать, давайте сразу отправим ее в больницу. 19. Давайте остановимся в этой гостинице. 20. Утром не будите меня до 9 часов. 21. Не забывайте религию отцов. 22. Купите мне пуговиц и иголку, а Эрол пуст купит себе цветные карандаши. 23. Возьмите с парты указку и отнесите ее в соседний класс.
Содержание урока 10:
- Долженствовательное наклонение
- Употребление аффикса сказуемости -dır (-dırlar) с глагольными формами
- Сложные времена
- Образование сложных времен
- Условная модальность
- Степени сравнения прилагательных и наречий
- İnsan başı ve gövdesi - Голова и тело человека
- Kadın süs eşyası - Женские украшения
- Giyim kuşam - Предметы одежды
Текст
Orhan Kemal (1914-1970)
Üzüntü
Avrupanın büyük fabrikalarından birinin Türkiye temsilcisi Nazmi Dinç’in biricik kızı Sevda, bugün on sekiz yaşına girecek. Apartmanda yine olağanüstü günlerdeki başdöndürücü bir hazırlık var. Hizmetçiler ortalarda dört dönüyor: camlar siliniyor, perdeler değişiyor, elektrikli süpürge ortalarda dolaşıyor, telaş, toz, ter…
Kısacık boyu, geniş omuzları, altın çerçeveli gözlüğünün ardındaki düşünceli gözleriyle Nazmi Dinç, odasından çıktı. Sarı çantası elindeydi. Çantanın içinde mümessillik evraklarıyla çeşitli bonolar, şu, bu bulunuyordu. Kapı önünde durdu. Hizmetçilerin olağanüstü hazırlığına gözlüğünün üstünden ciddi ciddi bakmağa başladı. О sıra karısı mutfaktan çıkmıştı. О da kocası Nazmi Dinç gibi kısa boylu, ufak tefekti.
1938′lerde Nazmi henüz çulsuzun biriydi. Bedia hanimefendinin bir şirkette tercüman babası onu gözüne kestirmiş, yanına otuz lira aylıkla almış, daha sonra da kızını vermişti. Vermeseydi kız, yani Sevda’nın annesi Bedia, — О zaman henüz hanımefendi değildi — ya davulcuya varacaktı, ya da zurnacıya. Malum ya, meşhur sözdür: Bir kızı kendi haline bırakırsan ya davulcuya varır, ya da zurnacıya!
Neyse, Bedia hanımefendi kocasının yanına geldi: “Düşünceli görünüyorsun?” dedi kocasına.
Nazmi Dinç karısına bakmadı ve mırıldandı: “Bugün de aksi gibi öyle işim var ki…” Bedia hanımefendi kırmızı dudaklarını büzdü ve “Yoo!” dedi. Dudakları rujla boyanmıştı. Ruj çok pahalıydı, onu Paris’ten
getirtmişti. “Yoo!” dedi. “Bugün hiç bir itiraz kabul edemeyiz Nazmi. iki elin kanda da olsa…” Nazmi Dinç son günlerin ticaret işlerindeki çeşitli, zaman zaman tehlikeli dalgalanışlarının ağır yükü altındaydı. O, tatsız tatsız güldü ve başını salladı.
“Haklısın… iki elim kanda da olsa… yalnız, kızıma ne hediye alsam diye… aksi gibi, aklıma da hiç bir şey gelmiyor. Dün vitrinde görmüştüm, elmas taşlı çok zarif saatleri gelmiş…” Bedia hanımefendi hemen itiraz etti:
“Istemeeem. Üç tane saati var!”
“Ama karıcığım, о kadar zarif ki!”
“Istemem istemem. О saatleri taksitle veriyorlar, herkes alıyor. Herkeste varsa bunun ne kiymeti var?” “O halde güzel bir ropluk?”
“Güleyim bari…”
“Niçin?”
“Roplukları, tayyörlükleri çifte çifte ayol!”
“Bilezik?”
“Of Nazmiii!”
“Peki ama ne almalı Bedia? Zarif bir kolye”
“Dört tane kolyesi var kocacığım bilmiyor musun?”
“iskarpin?”
” Insanı çıldırtırsın vallahi…”
Nazmi Dinç düşünceli, yorgun gözlerini tombul yumruğuyla ovaladı. “Mesele”, dedi, “vallahi mesele…”
Gözlerini birden karısına kaldırdi: “En iyisi…”
“Evet?”
“Hiç bir şey almamak!”
Bedia hanımefendiye sanki iğne batırmışlar, irkildi:
“Aşk olsun sana. Nazmi Dinç’in biricik kızı yeni yaşına girecek de, Nacmi Dinç kızına hiç bir hediye almayacak!”
Kocasına, önemle, hayretle, bir az da kırgın, baktı baktı. Adam gözlerini yere indirmiş önemle düşünüyordu. Aksi gibi hiç bir şey gelmiyordu aklına. Bundan bir yıl önce yaş gününde zarif bir spor araba almıştı. Şu yaş günleri, şu yaş günleri… Ne diye kaldırmıyorlardı şu yaş günleri sanki? “Düşündün mü?”
İçini çekti, gözlerini yerden kaldırdı, karısına baktı. “Hiç, ama hiç bir şey gelmiyor aklıma”, dedi. “Sıkıntıdan çatlayacağım!” Duvardaki saat on’u vurmağa başlamıştı. Nazmi Dinç kendine geldi. Çantasındaki mümessillik evrakları, kağıtlar, bonolar, bankalarla ilgili çeşitli işlem… Yazıhanesine hemen gitmeliydi. Karısına baktı. “Bir şeyler düşüneceğim elbette canım”, dedi. “Haydi bana bay baaay!” Kadın emreder gibi, “Sakın hiç bir şey almayayım deme, kızın vallahi yüreğine iner!” dedi. Canım bilmiyor muydu Nazmi Dinç? Kızdan başka, herkes ne derdi sonra? Kızının yaş günü gelecek de Nazmi Dinç zarif bir hediye… Zarif ve bilhassa orijinal bir hediye almayacak? Düşüncesi bile insanı yerlere geçirmeğe yetiyordu.
Evden çıktı. Peki, ne yapmalıydı? Zarif Pejo’suna bindi. Araba, çeşitli taşitlarla dolu caddede kaydı. Kaydı, ama, şu yaş günü hediyesini ne yapacaktı? Yol boyunca hep bunu düşündü. Zarif ve orijinal bir hediye olmalı, kızının arkadaşlarıyla anneleri “E valahi aşk olsun babanın zevkine!” demeliydiler.
Bir sigara yaktı. Cadde, trafik, insanlar önemli değildi. Yalnız bir önemli şey vardı: kızının yaş günü hediyesi. “Lanet olsun”, diye soylendi, “Lanet olsun böyle dünyaya!”
Комментарий к тексту
-malı, -meli — аффикс долженствовательного наклонения:
almalı (он должен взять); gitmeli (он должен пойти).
-(i)yordu — аффикс сложного времени (определенный имперфект), состоящего из -(i)yor + -(i)di и обозначающего действие, длящееся, продолжающееся в определенный момент в прошлом:
bulunuyordu (он находился); geliyordu (он приходил);
3-е лицо мн. числа:
kaldırmıyorlardi (они не поднимали, не отменяли).
-mıştı — аффикс сложного времени (давно прошедшее время), состоящий из miş + -(i)di; обозначает действие, произошедшее до определенного момента в прошлом:
çıkmıştı (он уже вышел); boyanmıştı (он был покрашен).
Если в предложении имеются однородные сказуемые, то аффикс -(i)di ставится лишь в конце предложения, но относится и к предыдущему глаголу:
…kestirmiş, …almış, …vermişti = kestirmişti, …almıştı, …vermişti (он присмотрел, … взял, …выдал);
… indirmiş, …düşünüyordu — …indirmişti, …düşünüyordu (он опустил, … думал).
-acaktı — аффикс сложного времени (будущее-прошедшее время), состоит из -acak + -(i)di и обозначает действие, будущее по отношению к определенному моменту прошлого:
yapacaktı (он собирался сделать).
-()rdı — аффикс сложного времени (неопределенный имперфект), состоит из -()r + -(i)di, обозначает действие, повторяющееся, имеющее обычно место в прошлом, или действие, являющееся следствием определенного условия:
derdi (он тогда говорил; тогда сказал бы).
malıydı, meliydi - прошедшее время долженствовательного наклонения, состоит из -malı + (i)di:
yapmalıydı (он должен был сделать); gitmeliydi (но должен был идти);
3-е лицо мн. числа:
demeliydiler (они должны были сказать).
-seydi - прошедшее время условного наклонения:
verseydi (если бы он дал); vermeseydi (если б он не дал);
-ırsan - аффикс условной модальности от настоящего-будущего времени, состоит из -ir + -(i)sa + -n (2-е лицо ед. числа); обозначает условие, осуществление которого возможно:
bırakırsan (если ты оставишь).
dört donmek - метаться, суетиться
çulsuz - голодранец
iki elin kanda da olsa - зд. даже если у тебя дел невпроворот..
Güleyim bari! - Прямо-таки смешно!
en iyisi… - самое лучшее…
Aşk olsun sana! - Браво! Молодец! (зд. с иронией)
…almayayım deme - Не вздумай не купить…
yüreğine iner - с ней случится удар
Düşüncesi bile insanı yerlere geçirir - От одной мысли можно провалиться сквозь землю
Of! - междометие; выражает сожаление, досаду: “Ох!”,”Ой!”
Haydi! - Ну ладно! Давай! Пошел!
bana bay bay! - пока! “я говорю гудбай!”
Ayol! - Эй, послушай-ка!
Neyse - Ну ладно!
Yoo! = Yok! - Нет!
ropluk, tayyörlük - отрез на платье, на женский костюм
Новые слова
ki - такой (сильная степень качества)
Öyle işim var ki! - У меня столько дел!
art - сзади, за… (служебное имя)
Vallahi! - Честное слово!
sakın! — осторожно! смотри!
hak — право
zarif — изящный, элегантный
herkes — все, каждый (о человеке)
çifte — парный, двойной; пара
bilhassa — особенно
sanki — словно, будто
tombul — полный, пухлый, округленный
elbet, elbette - — конечно, разумеется
bari — хотя бы; по крайней мере
kırgın — обиженный
ilgi — связь, интерес
…ile ilgili — связанный с…, относящийся к…
henüz — пока не, еще не (при глаголе в отрицательной форме)
orijinal — оригинальный
bile — даже
fabrika — фабрика
yalnız — только, лишь
temsil — представительство
temsilci — представитель
biricik — единственный
çeşitli — различный
çeşit — сорт, вид
apartman — 1) квартира 2) жилой многоквартирный дом
ciddi — серьезный
ufak — маленький
ufak tefek — маленький
malum — известный; известно
olağanüstü — чрезвычайный
aksi — обратный; противный
aksi gibi — как на зло
başdöndürücü — головокружительный
hazırlık — подготовка
tatsız — безвкусный; бесцветный
hizmetçi — прислуга
hizmet — служба
tat (-dı) — вкус; удовольствие
cam — стекло
perde — занавески
tehlikeli — опасный
tehlike — опасность
elektrik — электричество
süpürge — веник, метла
elektrikli süpürge — пылесос
haklı — справедливый
haklısın — ты прав
ter - пот
boy - рост; размер
kısa boylu - низкого роста
omuz - плечо
çerçeve - оправа, рамка
düşünce - мысль
düşünceli - задумчивый
mümessil - представитель
mümessillik - представительство
evrak - бумаги, документы
bono - бона, чек; вексель
mutfak - кухня
şirket - общество, фирма
tercüman - переводчик
davulcu - барабанщик
davul - барабан
zurnacı - музыкант, играющий на зурне
zurna - зурна
dudak - губа
ruj - губная помада
kan - кровь
ticaret - торговля
hediye - подарок
boyunca - вдоль; в течение…
vitrin - витрина
elmas - алмаз
taksit - рассрочка
taksitle - в рассрочку
kiymet - ценность, стоимость
bilezik - браслет
kolye - колье
iskarpin - туфли
yumruk - кулак
mesele - проблема
hayret - удивление
spor - спорт, спортивный
sıkıntı - тоска, скука; стеснение
yazıhane - бюро, контора
taşıt - средство транспорта
cadde - проспект; улица
zevk - вкус; удовольствие
lanet - проклятие
…e lanet olsun - будь проклят
silmek - стирать; вытирать
silinmek - быть вытираемым; стираться
dolaşmak - ходить, обходить, разгуливать
…i gozune kestirmek - присмотреть (кого-либо, что-либо)
…e varmak - выйти за кого-либо (замуж)
görünmek - выглядеть
mırıldanmak, mırıldamak - бормотать себе под нос
büzmek - стягивать; сморщить
boyanmak - быть покрашенным
boyamak - красить
sallamak - раскачивать, покачивать
itiraz etmek - возражать против (чего-либо)
itiraz - возражение
çıldırtmak - сводить с ума
çıldırmak - сходить с ума
ovalamak - тереть, растирать
irkilmek - вздрогнуть
batırmak - воткнуть; погрузить
indirmek - опускать
kaldırmak - отменять; поднимать
içini çekmek - вздохнуть
çatlamak - лопнуть, треснуть
emretmek - приказывать
yetmek - хватать, быть достаточным
kaymak - скользить
yakmak - зажигать, сжигать